Son yıllarda tüketici hakem heyetlerine yapılan ayakkabı ürünlerine ilişkin şikayetlerde artış görüldü. Yapılan başvurularda ayakkabı ürünlerine ilişkin başvurular ilk sırada yer aldı. Türkiye ekonomisinin kanayan yaralarından biri olan sahtecilik, son yıllarda artış göstermiş durumda. Ankara'da ilk çakma ayakkabıyı sattığı için 'Çakmacı Ümit' lakabı ile anılan Ümit Başkurt konuyla ilişkin şöyle konuştu:

Ben bu işe 1991 yılında başladım. O zamanlar sahte ayakkabı üretimi yine vardı ancak bu kadar yaygın değildi. Çakma dediğimiz şey pahalı bir ürünün benzerini yapmaktır. Ancak ortam şu an tamamen maddiyata dayandı. Şu an tabandan çalınıyor, üst malzemeden çalınıyor, içindeki malzemeden çalınıyor ve bu da kansere neden oluyor. Tabanda kullanılan malzeme karışımları son dönemde çok değişti. İstanbul’da günlük 15-20 bin çift ayakkabı üreten kişilerin kaydı yok. Bu insanlar sadece kira, elektrik ve su giderlerini karşılıyorlar. Başka bir giderleri yok ve ne yazık ki bunlarla baş edilemiyor. Bizim çalışanımız sigortalı, dükkanımızın kirası var, stopaj var, yıllık vergi var, kargo masrafımız var. Ancak onlar stopajı, kurumlar vergisini, ve KDV’yi dahi bilmiyorlar. Eskiden İstanbul’dan çıkan ürünlerde yol kontrolü vardı ancak şu an bence denetleme hiç yok. Bunu maliye denetlemeli ve faturası olmayan ürünler asla yola çıkartılmamalı. 

"Çakma ayakkabının da kalitelisi var"

Çakma ayakkabının da kalitelisi vardır. Ancak vatandaş bunu anlayamaz. Ayakkabıların gramları vardır belki buradan anlaşılabilir ama yine de zor. Şimdi ayakkabıların tabanı bildiğimiz siyah poşetten, hortumdan üretiliyor. Bu da insan sağlığıyla ciddi derece oynanıyor demek. 

Whatsapp Image 2024 02 22 At 09.23.45

İnsanlar neden markasız ayakkabıya yöneliyor?

"Türkiye'de markalaşma sıfır"

Tabi öncelikle maddiyattan dolayı yöneliyorlar. Gençler ise marka giymeyi seviyorlar. Dünyaca ünlü markaların ayakkabıları çok yüksek fiyatlara satıldığı için, o markanın çakmasını alıyorlar. Bu durumun nasıl önüne geçilebilir? Biz de bunun gibi bir ürün çıkarırsak eğer daha uygun fiyata, ancak öyle olabilir. Türkiye’de markalaşma nedense sıfır. Biz her olayın kolayına kaçıyoruz. Alışveriş merkezlerinde satılan ayakkabılar 3 bin TL civarında. Ama bizim ayakkabımızı 500 TL’ye alabilirsiniz. Onlar kadar dayanamayabilir belki ama yarısı kadar dayanır. Bu yüzden de çakma ayakkabılar satılıyor.

Çakma ayakkabıların sağlığa ne gibi zararları var?

"Ayakkabının gıdadan hiçbir farkı yok"

Tüm gün ayaklarımızın üzerinde duruyoruz. Çakma ayakkabı giymek; kişide ayak anatomisini bozar, topuk dikenine neden olur, kanser oluşumunu etkiler. Zamanla ayak şeklini dahi bozar. Ayakkabının gıdadan hiçbir farkı yok. Nasıl 100 TL’ye de 500 TL’ye de peynir varsa, ayakkabı da öyle.

Sizin kullanıcılara önerileriniz neler?

"İnternetten kesinlikle ayakkabı alınmamalı"

En başta internetten ayakkabı alınmamasını öneriyorum. Ayakkabı giymeden alınmaz. Muhakkak denenmesi gerekiyor çünkü her insanın ayağı bir değil. Evet ayakkabı bir kalıptan çıkıyor ancak daha sonra esniyor ve giyilen ayağın şeklini alıyor. Suni ayakkabıların bir numara bir numara büyük alınması gerekiyor. Deri ayakkabıda esneme payı hiç yoktur ancak spor ayakkabılar zamanla esner. Mağazadan ayakkabı satın alırken, satış temsilcisinin “daha sonra esneme yapar” sözüne itibar edilmemesi gerekiyor.

Whatsapp Image 2024 02 22 At 09.23.24

Ankara Umum Ayakkabıcılar ve Çantacılar Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Hüseyin Uzun ise konuya ilişkin şöyle konuştu:

İki kadını öldüren Semih Çelik'in odasının fotoğrafları ortaya çıktı İki kadını öldüren Semih Çelik'in odasının fotoğrafları ortaya çıktı

Türkiye’de 7 bölge var. 7 bölgenin de ayak anatomisi birbirinden farklıdır. İnsanların sol ve sağ ayakları bile birbirinden farklıdır. Sağ elini kullanan insanlar sağ ayaklarının üzerinde dengelerini daha iyi sağlayabiliyorken, sol ellerini kullanan insanlar da sol ayaklarının üzerinde dengelerini sağlayabilirler. 

"Ayakkabı almanın saati vardır"

Yaz mevsiminde ayaklarımız sabah saatlerinde şiş olmaz. Ayakkabı almada en doğru zaman akşam saatleridir ki ayaklarımız biraz şişmiş olsun. Kışın ise sabah saatlerinde ayak şişer. Çünkü sıcak yataktan çıkıyoruz ve ayaklarımız şiş olur. Bu yüzden kış mevsiminde de sabah saatlerinde almak doğrudur.

Bir ayakkabı iki günden fazla giyilmemelidir. Çünkü; ayakkabılar terlemeden dolayı bakteri üretir ve bakteri üretimi de iç astarların eskimesini sağlar. Aynı ayakkabıya iki gün ara verilip öyle giyilmesi gerekir. Ayakkabıların bakımı son derece önemlidir. Botları, çizmeleri çamurlu bir şekilde özellikle de naylon poşetlere koyup kaldırıyorsak bu ayakkabının ömrünü kısaltır. Ayakkabıların tüm bakımları yaptırılmalı ve kutuyla birlikte kaldırılmalıdır.

Her ayakkabının kendine özgü bir giyme alanı vardır. Basketbol ayakkabısı basketbol oynarken, koşu ayakkabısı koşu yaparken vs. Bir ayakkabı her alanda giyilmemelidir. Bu da ayakkabıların ömrünü kısaltan bir diğer nedendir.

Ayakkabıcılar ve Çantacılar Odası olarak sizin sorunlarınız neler?

"Kayıt dışı ürünlerin yüzde 80'i yabancı uyruklu kişilerin elinden çıkıyor"

Türkiye’de en çok şikayet edilen ürünlerin başında ayakkabı geliyor. Adalet Bakanlığı bir yasa çıkarıyor ve diyor ki, ‘Bundan sonra sektörde, hakem heyetlerinde olan kişilerde üniversite mezunu olmayan varsa görev yapamayacak’ Ancak bizim mesleğimizde üniversite mezunu yok. Bu nedenle bir kurs açıldı ve hakem heyetlerine o görevliler gönderildi. Türkiye’deki yerli ayakkabı ve çanta üreticilerine ciddi bir darbe vurulmak üzere. Yabancı uyruklular Türkiye’yi ele geçirmek üzere çünkü bu kayıt dışı ürünlerin yüzde 80’i yabancı uyruklu kişilerin elinden çıkıyor. İstanbul’da şu an çalışan firmaların büyük bir çoğunluğu böyle. İçinde bulunduğumuz 1-2 yıl içerisinde ihracatımız ciddi oranda düştü.

Devlet, üretim ve hizmet sektörünü birbirinden ayrı tutmalıdır. 5 Sene sonra Türkiye’de hayat duracak. O vekiller, bakanlıklar çalıştıracak müstahdem (hizmetli) bulamayacaklar. Zanaatkarlar kendi yanında üretim yapan insan bulamayacaklar. Türkiye’de siyasetçilerimiz çalışıyor ancak bürokrasi uyuyor. Bu konuda bizim gibi meslek örgütleriyle, STK’lar ile birlikte çalışılması gerekiyor.

Muhabir: Şevval Dalgıç