Ankara'da birkaç gündür etkisini gösteren sağanak yağış ve dolu vatandaşlara zor anlar yaşattı. Yollar, metro istasyonları ve alt geçitler suyla dolarken, çok sayıda araç mahsur kaldı. Ulaşımda aksamalar yaşanırken, bazı ev ve iş yerlerini su bastı. Yetkililer kentte etkili olan yağışta can kaybı ya da yaralanan olmadığını açıkladı. Çankaya Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Tunçer, Ankara’da etkisini gösteren yağışın alt yapı yetersizliği ve küresel ısınmadan kaynaklı olduğunu ifade ederek, “Ani yağışlar, aşırı sıcaklar, hatta mevsimsiz yağışlar gibi küresel ısınmanın etkilerine karşı ‘Dirençli Kent Modeli’ oluşturmak gerekiyor. Ankara'da 30'dan fazla deremizi kanalizasyona çevirmişiz. Derelerin yeniden havza bazında ele alınması, planlanması ve mümkün olduğu yerlerde açığa çıkarılarak düzenlenmesi gerekir” dedi. Dirençli Kent Modeli’ni anlatan Tunçer, “Doğal ve insan kaynaklı her türlü afete karşı önlem alınması gerekiyor. Alt yapıya önem verilmesi, yeşil-mavi alt yapı, yeşil kuşak vadilerinin korunması, şehirlerin çevresinde kent ormanlarının ve geniş yeşil alanların oluşturulması küresel ısınmaya karşı alınacak önlemlerden birisi. Taşkınlar, ani yağışlar ve sellere yönelik yağmur suyunun ayrıca toplanması, ayrı kanallarda ve depolarda biriktirilmesi ve biriktirilen suyun daha sonra kent için yeniden kullanılması mümkün” diye konuştu.
“Sorunların başlıca nedeni alt yapı yetersizliği ve küresel ısınma”
Çankaya Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Tunçer, Ankara’daki alt yapı sorununu ve küresel ısınmanın etkilerini ELİPS HABER’e anlattı. Tunçer, Ankara’da yaşanan yağış sonrası cadde ve sokakların sular altında kalmasının başlıca nedeninin alt yapı yetersizliği ve küresel ısınmadan kaynaklandığını vurgulayarak, “Küresel ısınma nedeniyle sürekli değişen bir hava durumu var. Ani yağışlar, aşırı sıcaklar, hatta mevsimsiz yağışlar gibi yani küresel ısınmanın etkileri var. Buna karşı ‘Dirençli Kent Modeli’ oluşturmak gerekiyor” dedi. Ankara’nın derelerinin kapatıldığına dikkat çeken Tunçer, “Ankara'da bütün derelerimizi, 30'dan fazla deremizi, kanalizasyona çevirmişiz. Hepsi yolların altından gidiyor. Derelerin yeniden havza bazında ele alınması, planlanması ve mümkün olduğu yerlerde de açığa çıkarılarak, Eskişehir'deki Porsuk Çayı gibi bir rekreasyon amaçlı iki tarafından yürüyüş düzenlenmesi mümkündür. Bu yapılabilir. Belediyemiz zaten bu tür konuları ele aldı. Fakat bunlar çok maliyetli konular. Belediyenin tek başına yapacağı konular değil maalesef” diye konuştu.
“Ani yağışlarda alt geçitlerde su birikimi oluyor”
Ulaşım sorununa dikkat çeken Tunçer, “Ayrıca ulaşımın özel araç ulaşımına dayalı olması, toplu taşımacılığın ihmal edilmesi, son 30-40 yıldır bireysel taşımacılığa ağırlık verilmesi de çok büyük sorun. Köprülü kavşakların alt geçitlerinde ani yağışlarda su birikimi oluyor. Hatta can kaybı olabilir. Bu tür konuları bir planlama konusu olarak ele almak gerekir” ifadelerini kullandı.
“Depolarda toplanan yağmur suyu kent için yeniden kullanılabilir”
Tunçer, Dirençli Kent Modeli’ni şu sözlerle anlattı:
“Dirençli Kent Modeli’nde doğal ve insan kaynaklı her türlü afete karşı önlem alınması gerekiyor. Doğal afetler dediğimiz zaman başta deprem geliyor. Ülkemizde deprem bölgesi. Deprem kuşağında çok önemli fay hatları var. Bunun sonuçlarını Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşadık. 11 ilimizde çok büyük can kaybı oldu. Deprem, sel, yangın, küresel ısınmaya karşı neler yapılması gerektiği Dirençli Kent Modeli’nde yer alıyor. Alt yapıya önem verilmesi, yeşil-mavi alt yapı, yeşil kuşak vadilerinin korunması, şehirlerin çevresinde kent ormanlarının ve geniş yeşil alanların oluşturulması küresel ısınmaya karşı alınacak önlemlerden birisi. Depremsellik zaten başlı başına yapı stokunun yeniden gözden geçirilmesi ve yeniden ele almasıyla mümkün olabilir. İstanbul'da büyük bir felaket olabilir. Her an deprem bekleniyor. İstanbul'da maalesef 25 yıldır yapılması gereken birçok çalışma yapılmadığı için Marmara Depremi’nin devamı ve İstanbul depremi olursa büyük bir can kaybı ve mal kaybı olacaktır. Bunu deprem bilimciler sürekli tekrarlıyor. Sadece İstanbul'da değil birçok deprem bölgesi kentlerde bu Dirençli Kent Modeli’ni ele almak lazım. Taşkınlar, ani yağışlar ve sellere yönelik yağmur suyunun ayrıca toplanması, ayrı kanallarda ve depolarda biriktirilmesi ve biriktirilen suyun daha sonra kent için yeniden kullanılması mümkündür.”
“Yağışların oluşturduğu etkiler artacak”
25-30 yıldır kent ve çevre konularında çalıştığını söyleyen Tunçer, “Yağışların oluşturduğu etkiler artacak. Özellikle deniz kenarlarındaki kentlerimizde deniz seviyesinin yükselmesi bekleniyor. Deniz seviyesinin yükselmesi, kutupların erimesiyle ve okyanusların yükselmesi ile bağlantılı. Bu yağışlar zaten ani yağışlar. Buradan yükselen suyun yukarıda birikmesi ve hiç ummadığınız bir yerde patlak vermesi, sağanaklar halinde inmesi. Birkaç gündür Ankara'da çöl tozlarının Afrika'dan taşınıp geldiğini görüyoruz. Bunlar olağanüstü olaylar. Eskiden yaşamadığımız iklimsel olayları günümüzde yaşayacağız. Şimdi bu günler çok güzel serin günler ama bunun arkasından çok sıcak günler gelecektir. Ona karşı da önlem almamız gerekir. Sıcak ve soğuğa karşı kentlerimizi ve evlerimizi ısıya karşı dirençli hale getirmemiz lazım. Güneş panelleri kullanarak kendi enerjimizi elde etmemiz lazım. Yağmur depoları koyarak yağmur suyunun toplanması evler için çok önemli. Yağmur sularının kanalizasyona karışmaması gerekir. Çünkü yağan tonlarca su başka amaçlarla, hatta içme amacıyla bile kullanılabilir. Yağmur suyu biriktirilmesi Anadolu'da Hititlerden beri yapılan bir olay. Bunu her mahalle ve her ev için ayrı ayrı projelendirmek, ayrı ayrı öneriler getirmek mümkün. Hatta vatandaşın kendisinin yapması gereken birçok konu var” dedi.
“İnsanoğlu büyük göçlerle karşılaşacak, içecek su, yiyecek ürün bulamayacak”
Devletin ve belediyelerin vatandaşa destek vermesi gerektiğini vurgulayan Tunçer, “İklimsel değişikliğe ve küresel ısınmaya karşı topyekûn mücadele etmeliyiz. Bugünlerin geleceğini yıllar öncesinden biliyorduk. Belki de bundan 25-30 yıl sonra insanoğlu büyük göçlerle karşılaşacak. İçecek su, yiyecek ürün bulamayacaklar. Şu anda bile bunun ipuçları var” diye konuştu.
“Zamanında olmayan şeyler rant amaçlı verildiği için buralarda alt yapı sorunları oluyor”
Ankara’da alt yapı sorununun en fazla yaşandığı bölgeleri sıralayan Tunçer, sözlerini şöyle tamamladı:
“Ankara bir çanaktır. Kızılay ve Kolej tarafı Ankara'nın en alçak noktasıdır. Bir tarafta Çankaya 986 metre, Ankara Kalesi 920-910 metre yüksekliğe sahiptir. Mesela Kızılay, Kolej, Dikimevi, Maltepe, Ulus, Bentderesi gibi yerler en çukur ve en su akımına uğrayan yerlerdir. Buralarda alt yapı sorunu hep oluyor. Özellikle Çetin Emeç tarafındaki kavşaklar suyla doluyor. Yeni gelişen mahallelerde de bu alt yapı sorunu var. Mesela Çayyolu’nda bazı mahalleler araçla geçilmez hale geliyor. Bu alt yapı sorunu zamanında inşa edilirken yoğunluğun düşünülmemesi ya da eksik düşünülmesinden kaynaklanıyor. Alt yapı yetmiyor yetmeyecektir. Ona göre yapmak gerekir. Zamanında olmayan şeyler rant amaçlı verildiği için özellikle son 20-25 yılda Melih Gökçek döneminde rantı yüksek bölgelerde aşırı yoğunluklar verilmiştir ve buralarda alt yapı sorunları mutlaka var ve olacaktır.”