Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri, "1 Eylül Dünya Barış Günü" dolayısıyla Yüksel Caddesi'nden Sakarya Caddesi'ne yürüyüş düzenledi. Yürüyüşte "Halklar barışta ısrar ediyor" ve "Savaşa hayır, barış hemen şimdi" sloganları atılırken, "Barış, demokrasi ve özgürlük", "Yaşasın halkların kardeşliği", "Kahrolsun savaş" ve "Filistin'de işgale son" yazılı dövizler taşındı.

Eyleme destek veren DEM parti Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü, burada yaptığı açıklamada, "Sırf barış talebinde bulundukları için zindanlarda rehin tutulan tüm yoldaşlarımıza selam gönderiyorum. Hiçbir güç onların sesi önünde engel olamayacak. Barış mücadelesi, halkların özgürlüğü ve kardeşliği için verilebilecek en önemli mücadeledir. Bu mücadelede adil bir dünya düzeni isteyen herkesin omuz omuza vermesi gerekir. Bu mücadele, tüm insanlığın ortak değeridir. Bu nedenle savaşın acımasızlığını körükleyenlere karşı barışın sesi her zaman daha güçlü olacaktır" dedi.

"AKP-MHP ittifakının ayakta durmasının koşulu; savaş, çatışma ve gerginlik yaratmaktır"

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu adına açıklama yapan Mehmet Aydoğdu, şunları söyledi:

"Emperyalizm dünya genelinde ve özellikle Ortadoğu’da bitmeyen çatışmalarla, insanlığı yeni bir dünya savaşının, kitlesel ölümlerin ve açlık krizinin eşiğine getiriyor. Siyonizm eliyle Filistin işgalini derinleştiriyor, Filistin'de apaçık bir soykırım yaşanıyor. Emperyalizm ve siyonizm çıkarları için, Filistin başta olmak üzere bölgemizi de çatışmalar, savaşlar, kıyım ve kırımlar sarmalına sürüklüyor. Bugün barış, Filistinli gençlerin sapanlarında, emperyalizmin topyekûn yenilgisinde, ezilen halkların direnişindedir.

Ülkemizde ve bölgemizde büyük acılar yaşanıyor! Irak, Suriye ve Libya'ya yönelik askeri müdahaleler güvenlik kaygılarımızı artırıyor, ekonomik kaynaklarımız tükeniyor. Türkiye mülteci sorunu yaşıyor. Toplumsal ihtiyacımız barıştır. Barış içinde yaşama hakkı, temel bir insan hakkıdır. Ekonomik krizi derinleştiren sebeplerden birisi de savaş politikaları ve askeri harcamalardır. Diğer yandan tüm dünyada özellikle 11 Eylül sonrası dolaşıma sokulan 'güvenlik' söylemi, savaşların toplumsal meşruiyeti için bir zemin hazırlıyor. Ekolojik krizin yarattığı tahribat, insanların ve toplumların sağlıklı bir çevrede yaşamasını engelliyor. Temiz gıda ve suya ulaşamıyorlar. Bu durum, savaşın yarattığı etkiye benzer kitlesel kıyımlara neden oluyor.

AKP-MHP ittifakının ayakta durmasının koşulu; savaş, çatışma ve gerginlik yaratmaktır. Erdoğan-Bahçeli, tahakkümünü derinleştirmek için toplumu kutuplaştırıyor. Bir tarafta faşizmi kurumsallaştırmak isteyenler var, bir tarafta ise bu sürece direnen demokrasi güçlerinin mücadelesi ve barış talebi var! İktidar, sadece Türkiye halklarının değil Ortadoğu halklarının da geleceğini tehdit eden politikalarıyla bölgesel ve küresel bir sorun haline gelmiştir. Ülkemizde demokrasinin, eşitlik ve özgürlüklerin önündeki en büyük engel Kürt sorununun çözümsüz bırakılmasıdır. Bugün Ortadoğu'da, Irak'ta, Şengal'de, Suriye'de, Rojava'da bölge halklarının sürdürdüğü insanlık mücadelesi aynı zamanda bir demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesidir. "

Kaynak: ANKA