TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve YİK Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras’ın 13 Şubat 2025’te TÜSİAD Genel Kurulu’nda yaptıkları konuşma nedeniyle haklarında “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlarından re’sen soruşturma başlatılmıştı. Polis eşliğinde İstanbul Adliyesi’ne götürülen, iki isim yurtdışına çıkış yasağı adli kontrol talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne mevcutlu olarak sevk edilmişti. Yurtdışına çıkış yasağı adli kontrol talep edilen iki başkan daha sonra serbest bırakılmıştı.
“TÜSİAD’ın geçmişinde darbecilik eğilimleri bulunmaktadır”
Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı Kurucu Başkanı Alparslan Kuytul, ‘Furkanhabernet'te yer alan haberde TÜSİAD'ın geçmişine değinerek şu açıklamada bulundu:
"TÜSİAD’ın geçmişinde darbecilik eğilimleri bulunmaktadır. Bu yapı, tarihsel olarak darbecileri her zaman desteklemiş ve hükümetlere sürekli olarak "ayar" verme çabası içinde olmuştur. Türkiye'nin en büyük patronları, bu kesimdir. TÜSİAD, adı üstünde bir "zenginler kulübü"dür. Ancak burada bahsedilen zenginlik sıradan bir servet değil; bu kişiler, 50-100 milyon TL değil, yüzlerce milyarlık servetlere sahiptirler. Bu rakamları günümüz parasıyla ifade etmek gerekirse, bunlar gerçekten devasa meblağlar. Bu paralar nasıl kazanıldı, bu başka bir konu tabii. Ancak şunu net bir şekilde söylemek gerekir ki, hükümetler bu gruptaki kişilerin her istediğini yerine getiriyor. Vergi indirimlerinden, her türlü imkâna kadar bunlara birçok ayrıcalık sağlanıyor, krediler veriliyor. Bunun sonucunda, bu kişiler çok büyük fabrikalar kuruyorlar, hem de neredeyse hiçbir sermaye harcamadan. O fabrikalardan da büyük gelirler elde ediyorlar. Devlete olan borçlarını çoğu zaman da ödemezler. Bunlar ayrı meseleler, ancak bu TÜSİAD yapısının, birçok hükümete "ayar verme" çabalarını göz ardı etmek mümkün değildir. Tabii ki bunu doğrudan yapmazlar, daha çok "aba altından sopa göstermek" şeklinde, yani darbe tehdidiyle baskı kurmaya çalışmışlardır.
“Gözdağı veriliyor”
Geçmişlerinden dolayı bugünkü bu normal konuşma yanlış anlaşılıyor ve sen nasıl böyle konuşursun? Yine darbe planları mı yapıyorsunuz? Yine hükümete ayar vermeye mi çalışıyorsunuz gibi anlaşılıyor ve bunlara gözdağı vermek için mevcutlu bir şekilde ifadeye götürülmesi talimatı verildi. Re’sen deniyor. Re’sen demek ne demek? Savcı kendiliğinden bu işi yapıyor demek. Böyle büyük zenginleri bir savcı kendisi ifadeye çağıracak(!) Bu, pek mümkün olan bir şey değil. Savcı onu kendiliğinden yapmaya kalkarsa, bir saat içinde savcı görevden alınır. Bu re’sen falan değil. Bunun talimat olduğu ortadadır ve zaten hükümet yetkilileri de Türkiye eski Türkiye değil haddinizi bilin gerekeni yaparız mesajları açık açık verdiler, böyle konuşmalar yaptılar. Yani dolayısıyla biz yaptırdık, talimatınız verdik, demiş oldular. Aslında kendilerini göstermek istiyorlar. Türkiye eski Türkiye değil, haddinizi bilin; haddinizi bildiririz size şeklinde açıklamalar yapıyorlar. Böylece gözdağı veriliyor.
Gerçekten bir darbe hazırlığı yapıyorsa, gerçekten halkı kin ve düşmanlığa tahrik ediyorsa, gerçekten hükümetlere ayar vermeye, baskı kurmaya çalışıyorsa, eskiden olduğu gibi davrandıysa tabii ki bu kabul edilemez. Geçmişte Mesut Yılmaz’a Tansu Çiller'e yaptıklarını şimdi yapmaya kalkıyorlarsa tabii ki bu kabul edilemez. Herkes elbette haddini bilmeli ama bu konuşmada bir şey görmüyorum.
“Bir isyan çıkartmaya mı çalışıyor?”
Bu bir hadsizliktir falan dememizi gerektirecek bir şey yok. Mesela ülke olarak moralimiz bozuk, demiş. Hakikaten herkesin morali bozuk. Morali bozuk olmayanlar kimler? Bu ortamdan istifade edip köşeyi dönenler. Gerisinin morali bozuk. Ama bu adam bununla neyi kastediyor? Bir isyan çıkartmaya mı çalışıyor? Biz öyle bir şey görmüyoruz. Varsa açıklayın, biz de bilelim. O zaman biz de lanetleyelim. Sadece bu bir kelimeden ötürü böyle aşağılamak, böyle intikamcı duygularla gözaltılar yapmak falan doğru değil. Bu şekilde intikamcı yaklaşımlar Türkiye'ye fayda getirmiyor. Artık insanlar konuşamıyor. Konuşmaktan korkuyor. Böyle bir toplum şahsiyetini kaybeder. Herkesin korkutulduğu bir toplum zaman içinde şahsiyetini kaybeder; cesaretsizleşir, korkaklaşır. Bu kadar korkaklaştırılan bir toplum yarın düşmana karşı da savaşamaz. Çok korkaklaştırılan, ezilen bir toplumdan dünya çapında bilim adamları da çıkmaz.”