Alanya'da yerleşik olarak yaşayan İranlı Mojtaba Banihashemi, telefonda kendilerini polis olarak tanıtan dolandırıcıların kurbanı oldu. Dolandırıcıların "Kimlik ve pasaportlarınız terör örgütleri tarafından kullanıldı" söylemiyle yüklü miktarda paralarını kaybeden Banihashemi, " Türkiye'den bize yardımcı olmasını istiyoruz" dediler. Dolandırıcıların 9 Haziran Cuma günü saat 10.00'da kendilerini aradıklarını belirten Mojtaba Banihashemi, bunun ilk arama olduğunu ve dolandırıcıların kendilerini polis olarak tanıtıp "Kimlik ve pasaportlarınız kaçakçılık ve terör örgütleri tarafından kullanılmıştır" dediklerini söyledi. Dolandırıcıların çifti ikna etmek için mesajlaşma uygulaması üzerinden emniyet mensubu olduklarını gösteren görüntüler attıklarını belirten Banihashemi, inanmadıklarında ise 155'ten 'Talimatlara uyunuz' şeklinde mesaj attıklarını kaydetti. Dolandırıcıların Banihashemi'nin kaçakçı olup olmadığından emin olmak için "Eğer bizimle işbirliği yaparsanız ve tapudaki görevli memurlardan tutuklamak istediklerimiz için bize yardımcı olursanız, o zaman sizin kaçakçı olmadığınızı ve kimlik ve pasaportlarınızı terör örgütleri için kullanmadığınızı anlamış oluruz" dediklerini belirten Banihashemi, şöyle konuştu:
"Onlara inanmamıza neden olan başka konu da; tapudaki görevlileri tutuklamak için bizden evimizi satmamızı istediler, ‘Emlakçıyı siz seçin’ dedikleri için biz daha çok inandık. Bir emlakçıya gittik ve evimizi emlakçıda değerinden çok azına satışa sunduk. Bize üstüne basa basa ödemeyi nakit almamız gerektiğini söylediler. ‘Kimlik ve pasaportlarınız zaten itibar dışıdır’ dediler. Yani ‘Bu satış gerçekleşse bile gerçek bir satış olmayacak, imza atarken imzanın yanına bir nokta eklemeniz gerekiyor. Zaten bu bir şifredir, tapu müdürlüğü zaten bu şifreyi biliyor. Gerçek bir satış değildir, zaten kimlik ve pasaportunuz itibarsız, yani biz bu satışın içinde olduğumuz için gerçekleşebiliyor ancak’ dediler.
Biz 4-5 gün içinde tapuya gittik, tapu işlemleri 4-5 gün içinde bitti. Bu süreç içinde zaten telefon hiç kapanmadı, telefonun bir ucunda bekliyorlardı, öncesinde bana kapora olarak 3 bin Euro verilmişti, o elimde duruyordu, 67 bin Euro'yu da tapuda nakit olarak teslim aldım. Parayı aldıktan sonra bize ‘Kesinlikle taksiyle geri dönmeniz gerekiyor’ dediler fakat biz korktuğumuz ve emlakçıya da güvendiğimiz için emlakçının aracıyla döndük, para da yanımızda nakit olarak vardı.
Eve geldiğimizde bize ilk olarak ‘Paraların fotoğrafını çekip bize göndermeniz gerekiyor, paraları ikiye bölüp iki farklı poşete koymanızı ve hiçbir şekilde dokunmamanızı istiyoruz’ dediler. Bu süre içinde telefon hiç kapanmadı ama bir saat sonra bize paraları onlara teslim etmemiz gerektiğini söylediler. Biz karşı çıktık, parayı size getirmeyeceğiz dedik. Ama onlar ikna etti ve parayı getirmemiz gerektiğini söylediler. Ben ‘Ya bir deste para getiririm, ya da polis gelsin, benden alsın’ dedim, onlar, ‘Biz polisten daha mertebeli bir konumdayız, polisi bu işe karıştırmamamız gerekiyor, zaten gizli bir süreçteyiz. Gelip paraları bize teslim etmeniz gerekiyor’ diye ikna ettiler. Bize gelmemiz gereken yeri gösterdiler, biz de mecburen kabul ettik. Tarif ettikleri yere gittik, oraya araba geleceğini ve arabada paralardaki parmak izlerine bakılacağını söylediler. Araba içinde parmak izlerine bakılıp sonra parayı teslim edeceklerini söylediler. ‘Bu paraları burada bırakın ve eve dönün, şu an burası güvenli değil, sizi takip etmişler. Sizin eve dönmeniz gerekiyor, önce biz onları tutuklayacağız, sonra paraları size teslim edeceğiz’ dediler. Biz paraları teslim etmeden eve döndük, çünkü araç geldi, ‘Takip edildiniz, güvende değilsiniz, onları yakalayıp sonra geleceğiz’ dediler. Telefonu kapatmadılar ama yarım saat sonra iletişime geçip gelmemizi söylediler. İnternetten çok kolayca bulunabilecek bir tutuklanma videosu gönderdiler. ‘Biz tutukladık bunları, paraları getirebilirsiniz’ dediler.
Bu süreçte para çanta içindeydi, ama onlar ‘O çanta ne, o çantanın içinde getirmeyin, eşinizin çantasının içine koyun. Farklı bir çantayla getirmeyin’ dediler. Oraya gittiğimizde 20'li yaşlarda bir genci gördük, bizi şapka, gözlük ve maskeyle bekliyordu. Hiçbir araba yoktu ve çocuk tek başına duruyordu. Araba olmadığı için biz eşimle geri çekildik, burada araba yok, tek çocuk var diye uzaklaştık ve bu parayı teslim etmeyeceğimizi söyledik. Tam bu süreçte biz geri çekilmişken benim ikinci hattımı aradılar, tehdit etmeye başladılar, emir vererek ‘Otur, hareket etme’ gibi konuştular, başka tehditler de ettiler ama Türkçe bilmediğim için anlamıyordum. Diğer hattan da eşimle konuşup onu manipüle ediyorlardı çünkü eşim daha iyi Türkçe biliyor. Bir yandan da bizi bekleyen çocukla görüşüyorlardı, yani bir kişi benimle, bir kişi eşimle bir kişi de çocukla görüşüyordu. Sonra eşimi korkutup onu manipüle edebildiler. Eşim yanımdan ayrılıp çocuğa parayı teslim etmeye gitti. Bizi gördükleri zaten çok belli oluyordu, çünkü benim ayaklarımın bağı çözüldü, yere düştüm, karım parayı teslim etmek üzere onlara gidiyordu. Telefonda bana bağırıp ‘Kıpırdama, otur olduğun yerde’ diyorlardı ve bizi gözetliyorlardı. Eşim parayı teslim etmeye gitti ve bize telefonda ‘O çocuk da polis, bizden biri, eğer onunla tokalaşmak istersen elini uzatacaktır’ dediler. Parayı teslim ettik ve eve döndük. 50 sene benim çabam, 50 sene eşimin toplam 100 yıllık emeğimizle aldığımız evimizin parasını verdik. Her şeyimizi kaybettik. Türkiye'den bize yardımcı olmasını istiyoruz. Sadece yardım istiyoruz.”