Akşener'in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde: 

İnsan ömrü için kısa ama siyasette hepimize çok uzun gelen 6 yılı geçirdik. Türkiye'de bazı şeyleri başardık, başaramadıklarımız da oldu. Bu başaramadıklarımızın çok önde olduğu ve başardıklarımızın unutulduğu bir dönemi yaşıyoruz. Dolayısıyla başardıklarımızı hatırlamak ve sonrasında nasıl daha başarılı olacağımızı paylaşmak üzere toplandık.

Her bir il binası açılında, o binaları bulmak çok zordu. Normalde 1 birimse biz 1,5 2 birim farkla tuttuk. Kiralar patlamış değildi ama biz hep fazlasına tuttuk. İnsanlar korktu. Yerelde kraldan çok kralcılık yapıldı. Sanki saraydan sayın Erdoğan buraları bilecek ve o kiraya verecek ev sahibine "Bak oraya verdiniz ben seni ne yaparım" diyecekmiş korkusunun yaratıldığı Türkiye'de bir grup insan bir araya geldiler. Bana da dediler ki sen de önümüze geç biz de siyasi bir parti haline gelelim.

Hiç birimiz bu koltuklara çakılı olmadık. Partimiz hep birinci önceliğimiz oldu. Kurulduğumuz günden beri ben de dahil fedakarlık yapa yapa ilerledik.

Herkes korkuyordu, hatırlasanıza. Bir arkadaşımız yüzü sapsarı geldi dedi ki "Abla il ve ilçe başkanlarımız şu günden itibaren tek tek tutuklanacakmış" Bunların yayıldığı ve insanlara gelip söylendiği, tutuklanmakla tehdit edilmek... Zaten bir suç olması gerekmiyor şu hareket yapıldığında Türkiye'de insanların tutuklandığı bir Türkiye'de buna inanmak o kadar kolay ki.

Edirne Uzunköprü belediye başkanı CHP'ye katıldı Edirne Uzunköprü belediye başkanı CHP'ye katıldı

Koltuğa geldiğimde bu insanları nasıl koruyabilirim sorusu birinci önceliğim oldu.

"Darbe döneminde kurulan partiler bizim kadar eziyet görmemiştir"

Her salı günü bir telefon geliyor arkadaşlarımızdan çarşamba günü beni tutuklamaya geliyorlar. Ben artık dalga geçmeye başladım. Bütün bunlardan sadece ben geçmedim siz de geçtiniz.

Darbe döneminde kurulan partiler bizim kadar eziyet görmemiştir. Bizim kadar zorbalığa uğramamıştır. Failler belli olmasına rağmen hepsi beraat etti.

CHP ve İYİ Parti olarak sadece iki parti olarak yerel seçimlerde resmi bir ittifak yaptık. Orada sayın Erdoğan'ın önem verdiği iki şehir alındı. Bir başarı öyküsü yazıldı. Ondan sonra Türkiye'de birçok konuda nefes alınır oldu. 2023 seçimleri de çok sert geçti.

Dün tesadüfen bir yerde okudum diyor ki "Yanlışı söylemeyin. Yanlışı söylemekte ısrar etmeyin. Çünkü bunu yaptığınızda yanlış hakikatin yerini alır" Türkiye'de bu şu an da hakim.

Türkiye'nin yanında yer almak birinci önceliğimiz oldu. Ancak övünme mevzusu eksik olduğu için hakaretlere iftiralara cevap verelim derken hikayemizi anlatmaktan geri durduğumuz için bizim nasıl bir parti olduğumuz geri kaldı.

Kırıkkale'de emekli ölmüş durumda. 7 bin 500 TL emekli maaşı alıyorum 10 bin TL kira ödüyorum ben nasıl geçineceğim dedi.

Yolda gelirken sanki binaların üzerine kül serpilmiş gibi. Burası emekliler şehri. O evi olan arkadaşlarımız zamanında yapılan badananın üzerine badana koyamamış. Belediye buna yardım etmiş mi? Hayır.

Bu örnekleri niye verdim biliyor musunuz? Yine Türkiye şuculuk buculuk üzerinden bölünüyor. Yine Türkiye gerçek dertleri konuşmuyor. Yine Türkiye 'Sizin derdiniz nedir?' diye sorup ona çare üretmiyor. Yine hep beraber şucu yine hep beraber bucu olarak bölünmüş durumda. Yine konuşulmayan, konuşmayan, hakkında tek cümle sarf edilmeyen seçmenimiz, milletimiz.

Bugün Türkiye tam ortadan ikiye bölünmüş durumda. Bunun neticesinde manevi değerlerimiz üzerinden dövüştürülmeye çalışıldığımız ve kendimizi anlatma fırsatının ortadan kalktığı seçim sistemi içindeyiz.

Bu yeni sistemin dayattığı şartlar ile maalesef bu kutuplaşmanın kutunun dışına çıkmayı ve çıkarabilmeyi başaramadık. Tek başarısızlığımız varsa o da budur.

Bu propagandalar üzerinde o köylünün derdinin konuşulamadığı, özelleştirilmiş elektrik şirketlerinin yaşattığı zorbalıklarının konuşulamadığı, KYK yurtlarında çekilen eziyetlerin konuşulması gerekirken din iman üzerinden, inançlarımız ve milli duygularımız üzerinden çarpıştırılan bir Türkiye ile karşı karşıyayız.

Bu ülkede her şey çarptırılıyor. Bunun adı kayıkçı kavgası. Günahtır günah.

Gazze'de yaşananlar için diyoruz ki lütfen uluslararası sistemde ağırlık koyun garantör ülke olma konusunu yerine getirin, uluslararası dünyada savaş suçlusu ilan ettirin ve o adamı İsrail'in başından İsraillilere def ettirin. Bu mümkün. Gazze'de yaşayan insanlara yardım yapın, onları her yere dağıtmayın o zaman orası elden gider. Çünkü bu sistem dış politikadaki devlet aklını yok etti.

Gazze'de yaşananlar son derece yanlış. Oradaki insanların canlı ve sağlıklı kalmasını sağlamak birinci görevdir. Dünya'yı bu konuda ayağa kaldırın, diplomasiyi yapın. Ancak Gazzelileri oradan ne bizim ülkemize ne de başka ülkenin topraklarına göndermeyin. Aksi halde İsrail orayı işgal eder. Biz bunu diyoruz onlar ne anlıyor."

Editör: Halide Tonga