Özel Haber: Sümeyye Aksu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’de 2016’daki darbe girişiminin hemen ardından, hakkında gizli tanık ifadesi bulunan, Bank Asya’da hesabı olduğu ve ByLock kullandığı için “FETÖ/PDY” örgütü üyesi olduğu iddiasıyla 6 Eylül 2016’da, Kayseri’de tutuklanan öğretmen Yüksel Yalçınkaya hakkındaki davada, Türkiye’yi suçlu buldu.
Hukuk yollarının tükendiğini savunarak davayı AİHM’ye taşıdı
AİHM önünde biriken benzer binlerce başvuruya da örnek teşkil edebilecek davada, AİHM Büyük Dairesi, öğretmen Yüksel Yalçınkaya’nın, “yalnızca ByLock kullanması, Banka Asya’da hesabı olması ve gizli bir tanığın ifadesine dayanarak” yargılanmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS), “adil yargılanma hakkını” düzenleyen 6’ıncı, “kanunsuz ceza olamayacağı” ilkesini düzenleyen 7’inci ve “örgütlenme özgürlüğünü” düzenleyen 11’inci maddelerine aykırı olduğuna hüküm getirdi. Darbe girişiminin ardından “FETÖ/PDY” üyeliğiyle suçlanarak, 6 yıl 3 ay hapis cezasını çarptırılan Yalçınkaya, cezayı Yargıtay’ın onaması ve Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruyu kabul etmemesi üzerine, iç hukuk yollarının tükendiğini savunarak, davayı AİHM’e taşımıştı.
“6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edilmişti”
ByLock kullanmak”, “Bank Asya’da hesabı olmak” suçlamalarıyla mahkum olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen ihlal kararını Avukat Hatice Yıldız, Elips Haber’e değerlendirdi. Yüksel Yalçınkaya kararı ve süreci ile ilgili değerlendirmede bulunan Av. Yıldız, “Yüksel Yalçınkaya Kayseri’de bir öğretmen 15 Temmuz sonrası “bylock kullanıcısı olmak, Bankasya’ya 1000 Euro para yatırmak, sendika ve derneğe üye olmak ve sohbetlere katıldığına dair tanık anlatımları olduğu gerekçesi ile yargılanarak 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edilmiş ve cezasının tamamı infaz edilmiş yani cezaevinde kalarak tamamlamış bir vatandaş” dedi.
“AİHM hak ihlali kararı verdi”
Yalçınkaya’nın avukatı bu mahkumiyet kararının en temelinde Anayasa ile teminat altına alınan haklara aykırı olduğu gerekçesi ile tüm iç hukuk yollarının tükendiğini belirterek AİHM’e başvurduğunu söyleyen Av. Yıldız, “AİHM 2. Daire bu dosyadan AİHM Büyük Daire lehine çekildi. Bu önemli idi zira büyük daire kararları kesindir. Burada Yalçınkaya dosyasının KEY CASE yani bir ana dava niteliği kazandığını söyleyebiliriz. AİHM nihayet 26.09.2023 tarihinde kararını açıkladı. AİHM kararında sözleşmenin 6. Maddesinden yani adil yargılanma hakkının ihlalinden, 7. Maddeden yani kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ihlalinden ve 11. Maddeden yani dernek kurma ve toplantı özgürlüğü ilkesinin ihlalinden hak ihlali kararı verdi” diye konuştu.
“Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini vurgulamış”
AİHM’nin bu ihlallerle birlikte karar metninde önemli tespit ve değerlendirmelere de yer verdiğini vurgulayan Av. Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Özellikle bylock konusunda başvurucunun ham veriye ulaşmasının, bu veri üzerinde gerekli argümanlar sunarak savunma yapma imkanının sağlanmadığını belirterek silahların eşitliği ilkesinin sağlanmadığını ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini vurgulamış. Benzer durum ankesör yargılamalarında arama kayıtlarının ham verilerinin, SD kart kodlamaları isnadında sd kartın ham verilerinin dosyaya kazandırılmaması hali içinde aynen geçerlidir. Diğer taraftan AİHM bylock konusunda önlerinde 8.500 dosya bulunduğunu ancak mevcut kullanıcı olduğu iddia edilen dosya sayısının 100 binler seviyesinde olduğunu bunun sistematik ve sadece Yalçınkaya özelinde değil diğer kişiler yönünden de kitlesel bir ihlal oluşturduğunu belirterek Türk Yargısının sistematik ve kitlesel bu sorunu çözmek için gerekli önlemleri alması gerektiğini vurgulamış”
“Suçun manevi unsuru yok”
AİHM’nin Bylock verilerinin güvenliği konusundan emin olmadığını ve Türk hükümetine katılmadığını kaydeden Av. Yıldız, “Bylock verilerinin güvenliği konusundaki itirazlarına ilave olarak siz bu kişilerin katıldıkları yapının silahlı terör örgütü olduğunu bilerek, isteyerek katılıp katılmadığını sorgulamamışsınız tartışmamışsınız diyor. Suçun manevi unsuru yok diyor. 11. Madde yönünden de sendika ve dernek üyeliklerinin yasal hak olduğunu bu dernek ve sendikalara katılımla kişilerin nasıl silahlı terör örgütü üyesi kabul edildiğini ortaya koyamamışsınız diyor” ifadelerini kullandı.
“Bu kapsamdaki tüm yargılamalar bakımından emsal bir karar”
AİHM’nin kararının diğer bekleyen başvurular için emsal bir karar olduğuna dikkat çeken Av. Yıldız, sözlerine şu şekilde devam etti;
“Dijital deliller yönünden yapılan yargılamaların neredeyse tamamında sistematik olarak silahların eşitliği ilkesi ihlali yaşanmaktadır. Yargılanan insanlar isnad edilen dijital delillerin hiçbirisine ulaşamamaktalar bu sebeple o deliller üzerinde bilirkişi raporu alamıyorlar, bu delillerin sıhhatinin nasıl sağlandığı bilinmiyor. Yargılanan insanlar isnat edilen delillere karşı yeterli eşit bir savunma yapma imkanından mahrum bırakılıyorlar. Ayrıca en temelde bu kişilerin yapının örgüt olduğunu bilerek, suç işlemek kastı ile yapıya dahil olduklarına dahil hiçbir araştırma yapılmaksızın mahkumiyet kararları veriliyor. İnsanlar 2000’li yıllardaki dini sohbete katılma eylemleri sebebiyle ceza alıyor. Yani yargı sen 2000 de 2005 de 2010 da bu yapının terör örgütü olduğunu biliyordun, nihai amaçlarının darbe yapmak olduğunu da biliyordun, suç işlemek kastı ile o sohbetlere gittin kimse yok mu derneğine sms bağışı yaptın diyor. Yargılamaların çok büyük bir kısmında manevi unsur yokluğu sebebi ile de bu karar emsaldir. Kendi dosyalarında örneğin bylock olmayan ancak sd kart kodlaması, ankesörden aranma vb iddialar olanlarda dahil olmak üzere bu kapsamdaki tüm yargılamalar bakımından emsal bir karar”
“AİHM bu kişilere topyekûn terörist denilemez dedi”
“Yıllardır silahlı terör örgütü üyesi olmadıklarını haykıran, üzerlerine atılan çamurla toplum içinde adeta tecrit edilen KHK’lılar bakımından öncelikle manevi anlamda önemli bir karar” ifadelerini kullanan Av. Yıldız, “AİHM bu kişilere topyekûn terörist denilemez dedi. İnsanlar terörist olmadıklarının uluslararası bir mahkeme tarafından tescil edilmesinin mutluluğu içindeler ve haklılar. Maddi anlamda da yargılaması devam eden ve mahkumiyet hükmü kesinleşenler yönünden de sonuçları olacak bir karar. Yargılamaları devam eden ki burada sadece ceza yargılamasından bahsetmiyorum, ihraç davaları yani idari davalar bakımından da bu kararı mutlaka dosyalarına sunarak ceza davalarından beraat ihraç davalarında ise mesleğe iade taleplerinde bulunabilecekler. Mahkumiyet hükmü kesinleşenler bakımında CMK 311 kapsamında yeniden yargılanma talebinde bulunabilirler. Zira bu yeni bir delildir ve mahkemeler bu delil kapsamında yargılamaları yenileme yoluna gidebilirler. Velev ki bu talepleri red edilir ise 7 gün içinde bir üst mahkemeye itiraz mekanizmasını tamamlayıp dosyalarını AYM’ye taşıyabilirler. Bu süreç çok uzun değil. O yüzden bu yolu işletmelerini tavsiye ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye gerçekte tüm AİHM kararlarını uygulamıştır”
Kimsenin tereddüt etmemesi gerektiğini Türkiye’nin bugüne kadar ki tüm AİHM kararlarını uyguladığına dikkat çeken Av. Yıldız sözlerini şöyle tamamladı;
“İnsanlar Selahattin Demirtaş, Osman Kavala vb. AİHM kararlarını emsal göstererek bu kararında uygulanmayacağı düşüncesine kapılıyor öncelikle bu doğru değil. Zira Türkiye Demirtaş ve Kavala kararını da esasen uyguladı. Tazminatları ödedi ancak manevra yaparak örneğin Demirtaş özelinde yeni bir soruşturma dosyası açıp oradan tutuklama kararı vererek kararın pratikte sonuç vermemesini sağladı. Kavala konusunda da benzer bir manevra yaptı ancak AİHM verdiğimiz kararı uygulayıp manevra ile yeni bir durum yaratarak işlevsiz bıraktığınızın farkındayız dedi. Türkiye gerçekte tüm AİHM kararlarını uygulamıştır. Bu davanın süjesi olan alelade vatandaşları bakımından böyle bir manevra alanı da yoktur. O yüzden kararın uygulanacağını zaman içinde bunu göreceğimizi düşünüyorum”