Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul 2 Nolu Barosu tarafından İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen 28 Şubat Sempozyumu’na katıldı. Sempozyumda Bakan Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi Davut Gül, AK Parti Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta, İstanbul Başsavcısı Şaban Yılmaz, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Bülent Zülfikar, İstanbul 2 Nolu Barosu Başkanı Yasin Şamlı da yer aldı. Tunç konuşmasında, 28 Şubat sürecinde yaşananlara değindi. Sempozyum 28 Şubat'ı yaşayanların katılacağı panellerle sürecek.

"Yıllar sonra bile hesabının soruluyor olması lazım"

Bakan Tunç, "Bir taraftan vesayetçi anlayışla mücadele ederken geçtiğimiz 22 yılda, diğer taraftan da ülkemizin kalkınması, ülkemizin refahı, milletimizin refahı için de çok önemli icraatlera imza attık. Bu engellemeler olmasaydı belki ekonomimiz 3 kat değil, 5 kat, 6 kat, 7 kat büyük olurdu. Hem Gezi olaylarının maliyeti, yaklaşık 250 milyar dolar. Tabii değişik rakamlar konuşuluyor, hem 28 Şubat’ın maliyeti, 15 Temmuz’un maliyeti tüm bunların ülkeye ekonomik maliyetleri olmasaydı bugün milletimizin refahı çok daha, kat kat yüksek olurdu. Bu vesayetçi anlayışın hem demokrasiye hem milli iradeye hem ekonomimize her alanda ülkemize zararları var. Darbe, yüz kızartıcı bir suç. Darbe, milli irade hırsızlığı. Dolayısıyla en kötü suç ve Ceza Kanunumuzda ağırlaştırılmış müebbet, hükümeti devirmeye teşebbüs, halkın seçtiği iktidarı yok etmeye ve onları cezalandırmaya yönelmek, milli irade hırsızlığı yapmak, en yüz kızartıcı suç. Dolayısıyla bunun özellikle yıllar sonra bile hesabının soruluyor olması lazım. 12 Eylülcülerin hesabı soruldu, 28 Şubatçıların hesabı soruldu. Bunların hepsi yargı önüne çıktı, ahir ömürlerinde o mahkeme salonlarında hesap vermeye çalıştılar" diye konuştu.

"Türk yargısıyla ilgili laf edenler, 28 Şubatların yargısını özleyenler"

Bakan Tunç, "Özellikle vesayetçi, darbeci anlayışın kök saldığı en önemli kurumlardan birisi de yargımızdı. Maalesef Türk hukuk tarihine baktığımız zaman özellikle 60 darbesi sonrası maalesef o günkü yargı mensupları darbecilerin yanında durdu. Darbe mağdurlarını idama mahkum etti, darbecileri ise baş tacı etti ve onları korudu. Darbecilere anayasa hazırlayan Anayasa hukukçularını gördük. Sonrasında 12 Eylül 1980 darbesi gerçekleşti, yine o günkü yargı darbe mağdurlarını yargıladı, yaşlarını büyüterek gençleri astılar ve darbecilerin yanında durdular. Darbecileri desteklediler. 28 Şubat’a geldiğimizde, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı bütün Yüksek Mahkeme Başkanları ve daire başkanlarını alıp Genelkurmaya götürdüler, askerlerin karşısında hazır ola geçirttiler. O günleri yaşadık. 15 Temmuz’a geldiğimizde, 15 Temmuz karanlık gecesi hemen duyar duymaz o Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başsavcıları, savcıları koşarak adliyelere geldiler ve hemen gözaltılara başladılar, yakalamalara başladılar. Millet meydanlara lideriyle beraber darbecilere karşı koyarken, Türk yargısı da adliyelerde o darbecileri soruşturmak için mücadele etti; sonrasında yargıladı. Bugün Türk yargısıyla ilgili laf edenler, 'Yargı bağımsız değil, tarafsız' diyenler aslında o 27 Mayısların, 12 Eylüllerin, 28 Şubatların yargısını özleyenler. Tüm açıklığıyla söyleyebiliriz ki bugün yargımız her zamankinden daha bağımsız ve tarafsızdır. Darbeciden hesap sormaktadır, bundan sonra da eğer böyle bir tehlike karşısında, böyle birşeyi aklından geçirenlerle ilgili de zaten teyakkuzdadır. Bundan hiçkimsenin şüphesi olmasın. 28 Şubatları bundan sonra yaşamamak için elbette ki bu önemli günlerde hafızalarımızı tazeleyeceğiz ama bu yapısal dönüşümlerin daha kalıcı olması için de inşallah yeni demokratik, sivil bir anayasayı milletimize olan borcumuzu yerine getirerek inşallah sağlayacağız" ifadelerini kullandı.

Kaynak: DHA