Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanan ve uluslararası bir gün olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Türkiye’de kadın hareketi sayesinde kutlanmaya devam ediyor. Ülkede kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet oranları artarken, İstanbul Sözleşmesi tartışmaları da devam ediyor. Kadınların 6284 sayılı kanunla kazandıkları haklara yönelik bir saldırı olduğunu söyleyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Ankara Temsilcisi Tuana Gençer, “Ülkede genel olarak demokratik kamuoyuna yönelik bir baskılama çabası var fakat bu kadınlar aracılığıyla daha fazla yapılıyor” ifadelerini kullandı.

“Demokratik kamuoyuna yönelik baskı, kadınlar aracılığıyla yapılıyor”

Kadın haklarının tartışmaya açıldığını belirten Gençer, “Bu sene 8 Mart’a giderken kadın hareketinin ve Türkiye’deki kadınların durumuna baktığımız zaman artan kadın cinayetleri ve saldırılarla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Ülkede genel olarak demokratik kamuoyuna yönelik bir baskılama çabası var fakat bu kadınlar aracılığıyla daha fazla yapılıyor. Üniversite okuyup okumayacağımız, nerede çalışacağımız gibi konular tartışmaya açılıyor” diye konuştu.

“Nafaka ve boşanma hakkımıza saldırmaya çalışıyorlar”

Özellikle Medeni Kanun ve 6284’ün tartışmaya açıldığını vurgulayan Gençer, “Nafaka ve boşanma hakkımıza saldırmaya çalıştıklarını görüyoruz. İktidar, bir avuç azınlığı elinde tutabilmek için kadınların boşanması için bir güvence olan nafaka hakkını tartışmaya açmaya çalışıyor. Aynı şekilde kadınların can simidi olan 6284 sayılı kanunu da ‘içinde çeşitli düzenlemeler yapma’ bahanesiyle yine tartışmaya açmaya çalışıyor” dedi.

“2 günde 8 kadın öldürüldü”

Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin, kadın haklarına müdahale edildiği zamanlarda arttığını aktaran Gençer, “Geçtiğimiz gün, 2 günde 8 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü öğrendik. 2 günde 8 kadın cinayeti uzun zamandır rastlamadığımız derecede yüksek bir rakam. Bu hakları elimizden almak bir yana, bunları tartışmaya açmak bile kadın cinayetlerini artırıyor. İktidarın kadın düşmanı söylemleri, yarattıkları korku atmosferi, cezasızlık politikaları failleri besliyor. Öldürülen 8 kadının tek sorumlusu elbette sadece o 8 fail değil” şeklinde konuştu.

Gençer, “Kadınlar yılmadan mücadele etmeye devam ediyor. Hem Medeni Kanun için, hem 6284 için, hem İstanbul Sözleşmesi için, daha özgür günler için…” diye ekledi.

“Şubat ayında 36 kadın cinayeti işlendi”

Şubat ayında 36 kadın cinayeti, 17 şüpheli kadın ölümü yaşandığı bilgisini paylaşan Gençer, “Bu bize kadın cinayetlerinin boyut değiştirdiğini gösteriyor. Failler artık bu cinayetleri gizleyebileceklerini zannediyorlar. Peki, bu cesareti nereden alıyorlar?” diye sordu.

“İstanbul Sözleşmesi kadınları çok kapsamlı bir şekilde koruyordu”

İstanbul Sözleşmesi’nin önemine değinen Gençer, “İstanbul Sözleşmesi hukuksuz bir şekilde, bir gecede feshedildi. Bu sözleşme kadınları çok kapsamlı bir şekilde koruyordu” dedi. Gençer, İstanbul Sözleşmesi’nin 4 temel yapı taşını şöyle anlattı:

“Sözleşme, en başta kadınların hiç şiddete uğramayacağı bir toplumu amaçlıyor. İkinci basamakta ise bir kadın, şiddet tehlikesiyle karşı karşıya olduğunda onu korumak için politikalar içeriyor. Örneğin 6284 ya da sığınma evine yerleştirme. Üçüncü basamakta, yani cezalandırma kısmında ise, bir kadın şiddete uğradıysa bunun emsal olmaması için, başka failleri cesaretlendirmemesi için, haksız tahrik indirimlerinin, ‘aldattı’ bahanelerinin mahkemelerde işlememesini hedefliyor. Son adımda ise bütüncül politikalar geliştirmeyi, kadınları ekonomik, psikolojik olarak desteklemeyi, istihdam sağlamayı içeriyor. Böyle kapsamlı bir sözleşmeden hukuksuzca imzayı geri çektiler.”

Gençer, boşanmak istediği için öldürülen, şiddete maruz kalan kadınların sayısı artsa da, kadınların boşanma isteğinden ‘canları pahasına’ vazgeçmediğini dile getirdi. Eskişehir'de eski eşi Yalçın Özalpay tarafından satırla öldürülen 2 çocuk annesi Ayşe Tuba Arslan’ı hatırlatan Gençer, kolluk kuvvetlerinin kadınları korumak konusundaki yetersizliğine dikkat çekti.

“Kadınlar, çantasında şikâyet dilekçesiyle öldürülüyor”

Gençer, “Bir kadın boşanmak istiyorsa, çantasındaki şikâyet dilekçesiyle ölmeyi göze alarak o davayı açıyor. Ayşe Tuba Arslan’ı unutmadık. 23 kere şikâyetçi oldu, sokak ortasında öldürüldüğünde çantasından şikâyet dilekçesi çıktı. Dilekçede, ‘Ben öldükten sonra mı beni koruyacaksınız?’ yazıyordu. Bu ülkenin kadın cinayeti boyutu tam olarak budur. Ayşe Tuba Arslan bunun en somut örneklerinden birisidir” ifadelerini kullandı.

Fransa’nın kadınların kürtaj hakkını anayasal güvence altına alan ilk ülke olmasının ardından söz konusu gelişmeyi Türkiye açısından değerlendiren Gençer, “Ülkemizde kürtaj konusunda bir yıldırma politikası uygulanıyor, var olan hakkımızın anlatıldığı gibi uygulanmadığını görüyoruz. Bunun için de mücadele etmeye devam edeceğiz. Fransa’daki mücadele hepimize örnek olmalı. Dilerim biz de o günlere kavuşabiliriz” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Muhabir: Betül Vural