Meşrutiyetin ilan edildiği 24 Temmuz 1908 tarihinde gazeteciler, gazetelerini sansür kuruluna göstermeme ve sansür memurlarını bürolarına almama kararı aldı. 1948 yılına gelindiğindeyse Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 24 Temmuz'u ‘Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’ ilan etti.  Basında sansürün ilk kez kaldırıldığı, ‘Basın Bayramı’ olarak kutlanan 24 Temmuz 1908’den bu yana tam 116 yıl geçti. Ancak 24 Temmuz uzun yıllardır gazeteciler için ‘Basın Bayramı’ olarak kutlanmıyor. Daha çok ‘Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’ olarak anılıyor.

Gazeteciler bir 24 Temmuz’u daha baskı ve sansür altında geçiriyor

1948 yılından hatta 1908 yılından bu yana gazeteciler üzerindeki baskı ve sansür giderek artamaya devam ediyor. Türk basını, 116 yıl sonra istibdat dönemini anımsatan bazı uygulamalara, sansüre ve otosansüre maruz kalıyor. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke içinde 158. sırada yer alan Türkiye'de, bir 24 Temmuz daha baskı ve sansür altında geçiyor.

Gazetecileri değil, tüm toplumu susturma çabası

Gazeteciler, sivil toplum kuruluşu (STK) çalışanları ve hatta sosyal medya kullanıcıları, Dezenformasyon Yasası’ndan daha soyut bir tehlike ile karşı karşıya kalacaklar. 9. Yargı Paketi’nde yer alması beklenen ‘etki ajanlığı’ düzenlemesi yasalaşırsa, ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları’ gibi gerekçelerle dava ve soruşturma açılması, tutuklama gibi yaptırımlar uygulanması söz konusu olabilecek. Taslak düzenlemeye yönelik ortak fikir ise düzenlemenin sadece gazetecileri değil, tüm toplumu susturma çabası olduğu yönünde.

Basına tasarruf genelgesi darbesi

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 17 Mayıs 2024 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası ile yayınlanan Türkiye genelinde tasarruf tedbirlerini açıkladı. Tasarruf genelgesi kapsamında kamu kurumlarının ve belediyelerin gazetelere abone olmasında kısıtlamaya gidildi. Genelgenin getirdiği kısıtlamalar medya özgürlüğünü tehdit ederek basının görevini yerine getirmesini engellemesinden dolayı basın örgütleri tarafından tepki çeken bir madde oldu.

24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü’ne ilişkin Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve DİSK Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu Elips Haber’e açıklamalarda bulundu.

Gökhan Durmuş

DEM Parti'den Reşit Kibar'ın ailesine ziyaret DEM Parti'den Reşit Kibar'ın ailesine ziyaret

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş

“Gazetecilere yönelik politikalar ülkemiz tarihinde hiçbir dönem rahat olmadı”

“24 Temmuz Türkiye basını açısından sembolik bir gün olduğunu söyleyen TGS Başkanı Durmuş, “1908 yılında sansür memurlarının gazete binalarına sokulmaması dönem açısından çok büyük bir adımdı. O günden sonra gazeteler bayilere ulaşmadan sansüre uğramadı. Elbette bayiden toplanan gazeteler oldu ancak baskıcı bir rejim altında o dönemki gazetecilerin verdiği bu mücadele çok kıymetliydi. Gazetecilere yönelik politikalar ülkemiz tarihinde hiçbir dönem rahat olmadı ancak gazeteciler açısından bu tarz kazanımlarda moral vericiydi” dedi.

“İktidarın uyguladığı politikalar nedeniyle basın özgürlüğü yok edildi”

“Bugüne geldiğimiz zamanda basın özgürlüğünün olduğunu söylemek mümkün değil” diyen TGS Başkanı Durmuş, “İktidarın özellikle son 15 yılda uyguladığı politikalar nedeniyle basın özgürlüğü yok edildi. Basını desteklemek üzerine kurulan kamu kuruluşları birer baskı aracına dönüştürüldü, medya sahipliği büyük oranda iktidara yakın iş insanlarının eline geçirildi, tarafsız medya kuruluşları üzerindeki baskılar arttı, tutuklamalar, yargılamalar hiç eksik olmadı. Bir ülke düşünün ki her hafta onlarca gazeteci hakim karşısına çıkıp yaptığı haberleri savunmak zorunda bırakılıyor. Böyle bir ülkede basın özgürlüğü var diyemeyiz maalesef” diye konuştu.

“Okuyucuya dönüldüğü zaman yeni gelir modellerinin ortaya çıkacağını herkes görecek”

Türkiye’de yatırımların, planlamaların hesaplanarak yapılmadığını dile getiren TGS Başkanı Durmuş sözlerini şöyle sürdürdü;

“Birisi çıkıp internet medyası da ilan alsın dedi ve ona göre düzenleme yapıldı. Ancak bu denetlenmeden kontrolsüz bir biçimde yapıldı. Medya sahipleri sürdürülebilirliği değil alacağı parayı hesapladı. Potanın içerisinde daha çok medya kuruluşu girdikçe ortadaki pasta küçüldü ve sürdürülebilirlik mümkün olmadı. Kapanmaların temel nedeni Basın İlan Kurumundan gelecek paraya dayalı bir planlama yapılmış olmasıdır. Bugün hiçbir gazete, internet haber sitesi okuyucusuna güvenerek planlama yapmaz hale geldi. Tek tipleşen bir habercilik refleksiyle okuyucu çekmenin mümkün olmadığını yaşayarak görüyoruz. Medya kuruluşlarının asıl gelir kaynağını okuyucusu yapmadığı sürece dışardan gelen destekle bunu sürdürebilmesinin mümkün olmayacağını görmesi gerekiyor. Habere, okuyucuya dönüldüğü zaman yeni gelir modellerinin ortaya çıkacağını herkes görecek.

TGS'den 63 gazeteciyi hedef gösteren MHP'ye tepki

TGS, 24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada da MHP'nin Sinan Ateş Davası'na sunduğu dilekçede aralarında gazeteci, siyasetçi ve akademisyenlerin de bulunduğu 154 kişinin hedef gösterilmesine de değindi.

"Gazeteciler yine hedef gösteriliyor”

Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar hiç bitmedi. Belki artık sansür memurları yok ama Basın İlan Kurumu, RTÜK, İletişim Başkanlığı var. 2024 yılındayız ve hemen her gün gazeteciler mahkeme salonlarında haberlerini savunmak zorunda bırakılıyor. Şu anda 13 meslektaşımız gazetecilik faaliyetleri nedeniyle Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde tutuklu bulunuyor. Tam 24 Temmuz öncesi basın özgürlüğüne yönelik yeni bir saldırı, iktidar ortağı MHP’den geldi.  Sinan Ateş davasına ‘suçtan zarar gören’ olarak katılma talebinde bulunan MHP, başvuru dilekçesinde aralarında sendika üyelerimizin de bulunduğu 63 gazetecinin ismini vererek mahkemeye çağrılmalarını istedi. Dilekçede "Bölücü, liberal, marksist, FETÖ’cü yapıların elemanları, sistematik ve istikrarlı bir şekilde, küresel çeşitli güçlerle ittifak içinde ve siyasi meşreplerine de uygun paylaşım, haber ve yazılarla MHP’ye iftira etmektedir" deniyor, gazeteciler yine hedef gösteriliyor.

turgut dedeoğlu dünya basın özgürlüğü

DİSK Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu

“12 Mart 1971 Muhtırası sonrası ‘Basın Bayramı’ ifadesi kaldırıldı”

Padişah II. Abdülhamit'in saltanatı sırasında ‘İstibdat dönemi’ diye adlandırılan dönemde gazeteler ancak sansür memurlarının denetiminden geçtikten sonra yayımlanıyordu” diyen DİSK Basın- İş Genel Başkanı Dededoğlu, “Osmanlı Devleti'nde, II. Meşrutiyet'in ilan edildiği 24 Temmuz 1908 günü, İstanbul’da çıkan bir avuç gazete, kendi aralarında sansürcüleri içeri sokmama ve gazetelerini sansüre yollamadan basma kararı verdiler. Bu olay, 24 Temmuz'un ‘Basın Bayramı’ olarak kutlanmasının önünü açtı. 24 Temmuz günü 22 yıl boyunca meslek örgütleri tarafından ‘Basın Bayramı’ olarak kutlandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 12 Mart 1971 Muhtırası sonrası baskıların İstibdat Dönemi'ni hatırlattığı gerekçesiyle ‘Basın Bayramı’ ifadesinin kaldırılmasına karar verdi. ‘Basın Bayramı’, ‘Geleneksel Gazeteciler Günü ve Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü’ adını aldı.

“Halkın haber alma hakkının da etkin kullanımına ket vurmakta”

“1908’den bu yana biz gazeteciler, ülkemizde Anayasa, yasalar ve uluslararası sözleşmeler ile belirlenmiş olan basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkının etkin şekilde kullanımı için mücadele etmekteyiz” ifadelerini kullanan Dedeoğlu sözlerini şöyle sürdürdü;

“Sadece 6 aylık dönemde gazetecilerin karşı karşıya kaldığı baskılar bizlere bir kez daha gösteriyor ki; iktidar hakikat mücadelesi veren gazetecileri mesleklerini yaptıkları için cezalandırma yoluna gidiyor. İktidarın yarattığı bu tabloda ne yazık ki artık basın özgürlüğünden bahsetmek pek de mümkün değil. Sadece basın özgürlüğü değil, baskı ve engellemeler aynı zamanda halkın haber alma hakkının da etkin kullanımına ket vurmakta”

“Cezaevlerinde en az 41 gazeteci salt mesleğini yaptığı için tutuklu”

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’nin 180 ülke içerisinde 158’inci sırada yer aldığını, 2023 yılında ise 165’inci sıraya geldiğini dile getiren Dedeoğlu sözlerine şöyle devam etti;

“Bu yedi sıralık ilerleyiş; basın özgürlüğünde iyiye değil, daha da kötü bir noktaya gittiğimizin işaretidir. Bugün itibariyle cezaevlerinde en az 41 gazeteci salt mesleğini yaptığı için tutuklu. 2024 yılının ilk altı aylık döneminde 515 gazeteci yargılandı, 36 gazeteci hakkında 66 yıl 5 ay 13 gün hapis cezası, 283 bin 270 TL para cezası verildi, 39 gazeteci gözaltına alındı, 10 gazeteci tutuklandı, 38 gazeteci hakkında soruşturma açıldı, 24 gazeteci hakkında yeni dava açıldı,32 gazeteci saldırıya uğradı, 116 gazeteci tehdit-engelleme ve kötü muameleye maruz kaldı, 3 bin 747 habere erişim engeli getirildi, 32 internet sitesi kapatıldı”

“İktidar, gazetecileri yargısal baskılarla sindirmeye çalışıyor”

Özellikle son birkaç ayda gazetecilerin karşı karşıya kaldığı tehdit ve hedef göstermelerin endişe verici bir noktaya geldiğini kaydeden Dedeoğlu, “Bir yanda iktidar, gazetecileri yargısal baskılarla sindirmeye çalışırken diğer yandan iktidarın küçük ortağı da mesleğini icra eden gazetecileri açık bir şekilde tehdit etmekte sakınca görmüyor. Tarihi, aynı zamanda hedef gösterilen ve tehdit edilen gazetecilerin karanlık odaklarca katledilmesiyle dolu Türkiye’de, gazetecileri hedef gösterenlere iktidarlarca dokunulmamaktadır” ifadelerini kullandı.

“Bağımsız ve özgür gazeteciliğin sürdürülebilirliğini daha da zorlaştırmaktadır”

Son dönemde iktidarın aldığı tasarruf tedbirlerinin, ekonomik sıkıntılar nedeniyle medya sektörünü de etkileyeceğini söyleyen Dedeoğlu sözlerini şu şekilde tamamladı;

“Reklam gelirlerindeki azalma, artan maliyetler ve ekonomik belirsizlikler, birçok medya kuruluşunun kapanmasına veya küçülmesine neden olacaktır. Bu durum bağımsız ve özgür gazeteciliğin sürdürülebilirliğini daha da zorlaştırmaktadır. Unutulmasın ki özgür bir basın, demokrasinin sağlıklı işleyişi ve toplumun genel refahı için vazgeçilmezdir.”

Muhabir: Sümeyye Aksu