Özel haber: Halide Tonga
Ülke genelinde uyuşturucu ticaretine yönelik operasyonlar süratle devam ediyor. Narkotik operasyonların yanı sıra başka bir mücadele alanı da bağımlılık. Resmi kayıtlar haricinde ülke genelinde madde kullanan kişilerin varlığı biliniyor. Bağımsız Yaşam Derneği (BAYDER) Bağımlılık Danışmanı Yücel Kuran’a göre bu sayı ortalama 12 milyon kişi.
Zehir tacirlerine yönelik yapılan operasyonlar her gün hızla devam ediyor. Soruşturmalar kapsamında birçok kişi gözaltına alındı, tutuklandı ya da suç örgütleri çökertildi. Hatta dün 9 ilde eş zamanlı yürütülen operasyonlar kapsamında 58 kişi gözaltına alındı. Konuyla ilgili, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, narkotik birimlerince, İstanbul, Aydın, Mardin, Ankara, Düzce, Iğdır, Niğde, Malatya ve Yozgat'ta düzenlenen operasyonlarda, 58 şüphelinin yakalandığını bildirdi.
Yerlikaya, "Operasyonları gerçekleştiren kahraman polislerimizi tebrik ediyorum. Allah ayağınıza taş değdirmesin. Zehir tacirlerinin her an enselerindeyiz. Geleceğimizi karartmaya çalışan uyuşturucu tacirlerine yönelik operasyonlarımız azim ve kararlılıkla devam edecek." ifadesini kullandı.
Operasyonların yanı sıra bağımlılıkla mücadele de önem taşıyor. Bağımlılığın toplumda artışı nasıl durdurulmalı? Bağımlılıkla mücadelede resmi kurum ve ailelere düşen görev nedir? Bağımlılık bir hastalık mıdır yoksa toplum zehirlenmesi midir? Tüm bu soruların cevabını Bağımsız Yaşam Derneği (BAYDER) Bağımlılık Danışmanı Yücel Kuran Elipshaber’e değerlendirdi.
Metamfetamin ülkemize İran’dan giriyor
Son yıllarda artan metamfetamin kullanımına dikkat çeken Kuran şöyle konuştu:
“Bonzai denilen bir madde vardı. Biliyorsunuz bunu içenler parklarda, yerlerde yatıyorlardı. Bu birçok habere de başlık oldu. Uyuşturucuyu ülkemize sokan baronlarına da büyük operasyonlar yapıldı. Devletimiz de bu işin üzerine çok gitti. Bunun böyle olması ile birlikte tasarım uyuşturucu denilen metamfetamin yani met de denilen uyuşturucu ülkemize sokuldu. Bu uyuşturucu İran’da üretiliyor ve dünyaya hızla yayılıyor.
Bunu içenlerde bayılma, kusma gibi etkiler görünmüyor. İçinde uyarıcı bir madde olduğu için içen kişinin bunu aldığını dışarıdan asla anlayamazsınız. Tabii bu kişiler 4-5 gün uyumuyor. Bu uykusuzlukla birlikte uyuşturucu kimyasal zarar da veriyor. Paranoyak düşüncelere de giriyorlar.”
Hiç beklemediğiniz kişiler madde kullanıyor
Madde bağımlılığın kişilerin zihninde kontrol kaybına neden olduğunu vurgulayan Kuran, “Son zamanlarda “Annesini kesti, karısını doğradı” gibi başlıklar görüyoruz haberlerde. Bunu ne yazık ki met yapıyor. Met de ülkemizde maalesef çok yayılıyor. Hiç ummayacağınız hiç beklemeyeceğiniz insanlar danışma merkezimize geliyor.” dedi.
Bağımlılık bulaşıcı bir hastalık
Çevre ve bağımlılık arasında bir ilişki olduğunu söyleyen Kuran, “Bağımlılık bulaşıcı bir hastalıktır. Yani çevremizde bir kişi onu kullanmaya başladıktan sonra en yakın çevresine “İşte bu çok güzel. Şöyle iyi böyle iyi” diye anlatmaya başlıyor. Çünkü o kişi bunun kötülüğünü algılayamıyor. Karşıdaki kişiye teklif ediyor ve ona da bulaşıyor. O ona, o ona derken sayı çığ gibi büyüyor.” şeklinde konuştu.
Yaklaşık 12 milyon kişi bağımlı durumda
Kuran, ülkedeki bağımlı kişilerin sayısı ile ilgili şunları söyledi:
“Resmi rakamlara göre 4 milyon bağımlı var ama bence bu resmi rakam polise yakalanan ve AMATEM’e giden kişilerden elde edilmiş bir veri. Ötekiler de gayri resmi rakamdır. Ben bu rakamın çarpı 3 olduğunu düşünüyorum. Çünkü mesela bizim 30 danışanımız varsa bunun 10 tanesi AMATEM’e gitmiş ya da polise yakalanmış kişiler. Diğer kalan 20 tanesi ne polise yakalanmış ne AMATEM’e gitmiş. Yani 3’te biri kayıtta. Yani 12 milyon kişi bağımlı durumda. Ülkemizin nüfusu 85 milyon. 12 milyon uyuşturucu bağımlısı var. Bir de bunların yaş aralığı 13-30 desek yani genç nüfusumuzun yarısı madde bağımlısı haline geldi. Bu rakam çığ gibi büyüyor. Bir an önce tedbir alınması, seferberlik başlatılması lazım.”
Bağımlı birey gizlemek ister
Bağımlı bireylerin bu durumu ailesi ve çevresinden dışlanma korkusu nedeni ile gizleme dürtüleri olduğunu ve bu nedenle çoğu kişi tarafından fark edilmediklerinin söyleyen Kuran,
“Bağımlı olan bireyde gizleme durumu da var. Önce ailesinden saklıyor. Ailesi öğrense bile bu sefer de “ayıp, kusur veya günah” olarak görüldüğü için daha da çok çevresinden saklıyor. Yani aslında karşı komşumuz veya akrabamız, sokağımızda bağımlı olanlar var. Ama çoğu insan bunu görmüyor, bilmiyor. Ama bu sessiz sedasız her yere sarıyor.” dedi.
Bağımlılıkla birlikte mücadele edilmeli
Bağımlılık sorunu olan bireylerle başta aile olmak üzere birçok kurum ve kuruluşla birlikte ilgilenilmesi gerektiği ve ülkede konu ile ilgili seferberlik olmasının önemini vurgulayan Kuran sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Bağımlılık bir beyin hastalığı. Buna hastalık gözü ile bakmak gerekiyor öncelikle. Bizim toplumumuzda kusur, kişilik, karakter meselesi olarak değil de doğru şekilde değerlendirilip tedavi edilmesi lazım. AMATEM’ler, ÇEMATEM’ler yetersiz kalıyor. Bağımlılıkla ilgili rehabilitasyon merkezlerinin kurulması gerekiyor. Buralarda uyuşturucu alan çocukları ilaçla değil de hiçbir şeye bağımlı hale getirmeden 3-6 ay süresi boyunca burada sosyolog, psikolog, psikyatri, bağımlılık danışmanları ve dahası ile, aktivitelerle bundan kurtarmak gerekiyor. Her ile, ilçeye hatta her mahalleye bu merkezlerin açılması lazım.
Aileler de bu işte bilinçsiz. Bağımlı birey tedaviye alındığı zaman ailenin de eğitime alınması lazım. Yani onlara “Bağımlılık nedir, çocuğa nasıl davranılmalı, tedavi olduktan sonra o çocukla nasıl yaşacaklar” gibi konularda ailelerin de psikolog ve sosyolog tarafından belli bir eğitime alınması lazım. Çünkü aileler bunu bir karakter, kişilik bozukluğu olarak görüyor. Öncelikle bu düşünceden aileleri kurtarmak gerekiyor. Aile çocuğuna yakıştıramıyor, “Benim çocuğum yapmaz” diyor. Hemen öğütler vermeye başlıyorlar. Aslında önce aileyi ele alırsak çocuğu kurtarma şansımız daha fazla olur.”