Sabancı Üniversitesince düzenlenen “Toplum ve Afet Riski Yönetimi” seminerinin 7’ncisi “Ülkemizde Deprem ve Depreme Dirençli Kentler” başlığıyla gerçekleştirildi. Seminerde konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye’nin en önemli gündeminin deprem olması gerektiğini vurgulayarak, fay tartışmasının da bilim insanlarına bırakılması gerektiğini aktardı.

“Türkiye bir deprem ülkesi”

“Bilim insanlarının da bunu medyanın önünde tartışmaması gerektiğine işaret eden Görür, “Bu tartışmalardan dolayı asıl çözüme gidemiyoruz. Bizim kabul etmemiz gereken bir gerçek var. Türkiye bir deprem ülkesidir. Her an her yerde büyük depremler olabilir. Binlerce insanımızı bir gecede kaybedebiliriz” diye konuştu.

“1999 depreminden sonra yapıldı”

Görür, kentleri depreme dirençli hale getirmenin altı bileşeninin olduğuna dikkati çekerek, bunların yönetim, halk, altyapı, yapı stoku, çevre-ekosistem ve ekonomi olduğunu söyledi. Görür, il yönetimleri ve mekan kullanımının mikrobölgeleme çalışmaları çerçevesinde yapılmasının önemine işaret ederek, bu çalışmaların ağırlıklı olarak 1999 depreminden sonra yapıldığını kaydetti.

“İstanbul’u depreme dirençli hale getirebiliriz”

Bugünkü teknolojiyle deprem dirençli kentler yapmanın hiç zor olmadığını belirten Görür, “Olası bir İstanbul depreminde kanalizasyon ve içme suyu sistemlerinin zarar görebileceğini görüyoruz. Buna göre sistem düzeltme çalışmaları yürütmeye başladık. Bu, Türkiye’de bir ilk. Ciddi bir şekilde çalışmaya başlarsak, biz İstanbul’u deprem dirençli hale dönüştürebiliriz” ifadelerini kullandı.

“7 ve üzeri olma olasılığı yüzde 64”

1999’dan itibaren 30 sene içinde her an olmak üzere İstanbul’da 7 ve üzeri deprem olma olasılığının yüzde 64 olduğuna vurgulayan Görür, “Bu 2029’a kadar bir süre demek. Bu tahmin 15 yıl artı veya eksi olarak düşünülüyor. Bu, en iyi ihtimali düşündüğümüzde 2044’e kadar zamanımız olabildiği anlamına geliyor. Bir Afet Bakanlığı kurulabilirse ve iyi de bir bütçesi olursa Türkiye genelinde önemli bir gelişme sağlayabiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

Editör: Sümeyye Aksu