İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM'de düzenlenen grup toplantısında konuştu. İYİ Parti Lideri Dervişoğlu, konuşmasının başında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasına değindi. Dervişoğlu, "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması, akılla, hukukla, vicdanla açıklanabilecek bir iş değildir" ifadesini kullandı.
Çağrıda bulunan Dervişoğlu, "Anayasayı tanımazlık devam ederse ve adaylığın yolu açılır, muhtemel rakiplerin tasfiyesine yönelik benzer uygulamalar sürerse, yapılacak tek şey cumhurbaşkanlığı seçimlerinin protesto edilmesidir. Bölüm sonu canavarı gibiler ama tüm oyunlarda canavarların sonu bellidir" diye konuştu.
Dervişoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Gözünü hırs bürümüş"
"Türkiye’nin huzuru hedef alınmaktadır. Türk Milleti’nin iradesi ayaklar altına alınmaktadır. Günlerdir uyarıyoruz; milletimize, ülkemize bu kötülüğü yapmayın diyoruz.
Ülkemizi kaosa sürükleyecek adımlar atmaktan uzak durun diyoruz. Ancak görünen o ki, iktidarın gözünü maalesef hırs bürümüş.
Hiçbir demokratik ülkede yaşanmayacak, hiçbir demokrasinin kaldıramayacağı ne varsa, hemen hepsini, Recep Tayyip Erdoğan iktidarı ülkemize yaşatıyor.
Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Egemenlik de kayıtsız şartsız milletindir.
102 yıllık Cumhuriyet tarihimizde, benzeri ancak darbe günlerinde yaşanmış gelişmelere tanıklık ediyoruz. Biz “Konuşan Türkiye” dedikçe, iktidar, ağzını açan herkesi gözaltına alıyor, tutukluyor, demir parmaklıkların ardına gönderiyor. Artık anlaşılıyor ki, konuşulacak çok fazla şey kalmamıştır. Türkiye’de demokrasi ve hukuk askıya alınmış, seçim ve siyaset yapılamaz hale gelmiştir. Siyasi rakiplerin tasfiyesi için her türlü güç kullanımı meşrulaştırılmıştır.
"Bir siyasetçiyi gözaltına almak zulümdür, zorbalıktır"
Aylardır devam eden ve bugün şafak vakti artık tahammül sınırlarını aşan zorbalığın hedefi, senin şaşmaz iradendir. Sözün ve kararın asıl sahibi aziz milletimiz iken, onun seçtiği insanlara reva görülen bu hukuksuzluk, bu zulüm, artık tarihimizin en kara lekelerden biridir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisine rakip olma iddiasını ortaya koyan bir siyasetçiye zincirleme davalar açmak, diplomasını iptal etmek, ve sabahın ilk ışıklarıyla evine polis gönderip gözaltına almak, zulümdür, zorbalıktır ve ancak diktatörlüklerde yaşanabilecek bir saçmalıktır.
Türkiye’de bugün itibarıyla; seçme ve seçilme hakkı, Hürriyet, Demokrasi, Hukuk ve anayasal haklar askıya alınmıştır. Tarih, aynılarını yapan darbecileri nasıl yazdıysa, bugün, bu işe imza atanları da o şekilde yazacaktır.
Şu bilinmelidir ki; gözü dönmüş bu iktidarın, ve makam hırsına yenilmiş Recep Tayyip Erdoğan’ın, İstiklal Marşı “Korkma” diye başlayan bir milleti susturmaya gücü yetmeyecektir.
"Bu korkunç adım, Erdoğan marifetiyle işlenen anayasal bir suçtur"
Ve herkes emin olmalıdır ki; Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir. İktidar sahipleri, medeni dünyanın bir parçası olan cennet vatanımızı bir cehenneme çevirmeye tevessül ediyor olabilirler. Ancak Türk milleti buna izin ve yol vermeyecektir.
Recep Tayyip Erdoğan iktidarının bugün yaptığı işin adı; anayasal düzeni ortadan kaldırma teşebbüsüdür. Bu tam manasıyla bir sivil darbedir. Bu korkunç adım, Recep Tayyip Erdoğan marifetiyle işlenen anayasal bir suçtur. Buradan Cumhuriyetin şerefli Savcılarına suç duyurusunda bulunuyor, bu zorbalığı aziz milletimize de şikayet ediyorum.
Büyük Türk Milleti, Türkiye’de demokrasi ve hukuk askıya alınmış, seçim ve siyaset yapılamaz hale gelmiştir. Siyasi rakiplerin tasfiyesi için her türlü güç kullanımı meşrulaştırılmıştır. Hukuksuzluğa dur demenin de hiçbir anlamı kalmamıştır. Bu ülkede yasadan bahsetmek mümkün olmadığından, yasadışılık bile manasını kaybetmiştir. Herkesin kaderi, Recep Tayyip Erdoğan’ın kararına bağlıdır. Yasa da, Anayasa da onun iki dudağından dökülecek kelamdan ibarettir. Kanun kendisi olduğundan, kanunsuzluk hükmünü yitirmiştir.
"Bu kanunsuzluğa derhal son vermeye çağırıyorum"
Suni teneffüsle yaşattıkları iktidarlarının, aklen ve vicdanen çoktan öldüğünü zaten iyi biliyorlar. Bu yüzden, siyaseten ve hukuken, onu yeniden diriltmenin hiç bir yolu olmadığının da farkındadırlar. Siyaseti tanzim etmek, muhalefeti baskılamak, rakiplerini kendi tertipleriyle belirlemekten başka şansları kalmamıştır.
Cumhuriyetin kurumlarını ve faziletlerini budamak, alenen gayrimeşruluğu ilan etmektir. İktidar bu cüreti, hangi dış politik şartlardan beslenerek alıyorsa bilinsin ki, hepsi geçecektir. Türk milletine bunu yapanlar, ancak Kral Nemrut kadar bir itibarla anılacaklardır.
Buradan Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyor, ve talimatıyla gerçekleştirilen bu kanunsuzluğa derhal son vermeye çağırıyorum.
“Rakiplerin tasfiyesine yönelik uygulamalar sürerse cumhurbaşkanlığı seçimleri protesto edilmeli”
Buradan tarihi bir uyarı ve çağrı yapmak istiyorum.
Madem ki her şey, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Tayyip Erdoğan’ı ömür boyu o makamda tutmak için yapılıyor, o zaman muhalefetin açıklama yapmaktan öte sorumluluklar üstlenmesi kaçınılmazdır.
Bu iktidarın karşısına bilinmeyen yönlerimizle çıkmak bir zorunluluktur. Recep Tayyip Erdoğan anayasaya göre aday olamaz.
Anayasayı tanımazlık devam ederse ve adaylığın yolu açılır, muhtemel rakiplerin tasfiyesine yönelik benzer uygulamalar sürerse, yapılacak tek şey cumhurbaşkanlığı seçimlerinin protesto edilmesidir.
Bölüm sonu canavarı gibiler ama tüm oyunlarda canavarların sonu bellidir!"