Seçim çalışmaları kapsamında Kırklareli’ne gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, vatandaşlara hitap etti. Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yüklenen Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Bize yalnız olmadığımızı hissettirdiniz. Şu sevdanızla, aşkınızla bize cesaret verdiniz. Dayanışmanız, muhabbetiniz için her birinize teşekkür ediyorum. Benim Kırklarelili kardeşlerim iradelerine böyle sahip çıktığı sürece dergi kapaklarından millete parmak sallayanların tehditleri sökmez. Sizler, kardeşliğinize işte böyle sarıldığınız müddetçe bizi kimse bölemez, ayıramaz. Biz bu CHP, PKK'ya, İP'e bunlara ülkemizi, vatanımızı böldürtmeyeceğiz.

“Bizi bölmeye çalışanlara müsaade etmeyeceğiz”

Bizi Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Roman diyerek ayırmak isteyenlere, bizi hayat tarzı korkuları üzerinden bölmeye çalışanlara müsaade etmeyeceğiz. Roman kardeşlerime ayrımcılık yapmak isteyenlere de asla fırsat vermeyeceğiz. Buradan çocukluk yıllarımı beraber geçirdiğim tüm Roman kardeşlerimi selamlıyorum. 85 milyonun tamamı arasındaki komşuluk hukukunun, kardeşlik hakkının, vatandaşlık bağlarının zedelenmesine rıza göstermeyeceğiz.

Büyük ve güçlü Türkiye'nin kapılarını sizlerle beraber aralayacağız. Ne diyorlar? Öcalan'ın cezaevinin kapısını kıracaklarmış. Ne diyorlar? Selo'yu cezaevinden çıkaracaklarmış. Bu Selo ne yaptı. Diyarbakır'da bizim Kürt kardeşlerimizi, 51 tane bunlar öldürdüler. Bunun için şu anda cezaevinde. Nerede? Edirne. Biraz sonra Edirne'ye gideceğim. Oradan da sesleneceğim.

Sandıklara gidecek ve inşallah oyumuzu kullanacağız. Ama bundan önce hep beraber çok daha önemli bir şey yapacağız. Buraya gelmeyen eşinize, dostunuza, akrabanıza mutlaka ulaşacaksınız. Size Cumhurbaşkanı'mızın selamı var diyecek, halini hatırını soracak, 14 Mayıs'ın önemini anlatacaksınız. Biraz sonra sizlere izleteceğim videolardaki gerçekleri 21 yıldaki hizmetleri ve gelecek 5 seneye dair planlarımızı izah edeceğiz.

Okuduğumuz bir şiir yüzünden haksız bir şekilde cezalandırıldığımızda Kırklareli bizi Pınarhisar'da misafir etti. Biz o günleri, gazete manşetlerinden bizlere siyasi ömür biçildiği o kara günleri hiçbir zaman unutmadık. Milletimizin bize yapılan adaletsizliğe karşı gösterdiği vicdanlı duruşu hiçbir zaman unutmadık. Yüz binlerin bizleri Pınarhisar Cezaevi'ne yolcu ederken o döktüğü gözyaşını hiçbir zaman unutmadık. Kırklareli'yle birlikte tüm Türkiye'nin bize nasıl sahip çıktığını, bizlere nasıl umut bağladığını hiçbir zaman unutmadık. Pınarhisar'da haksız bir şekilde tutulduğumuz o günleri her anıyla tefekkürle tezekkürle istişareyle geçen bir okul olarak gördük. Pınarhisar'ı bir zindan olarak değil Medrese-i Yusufiye olarak kabul ettik. Darbecilerin, milletimizle bağımızı koparmak için bizi attıkları o zindan, Allah'ın takdiriyle yeni bir dönemin başlangıcı, yeni bir yolculuğun ilk adımı oldu. Partimizin ufkunu burada çizdik. Türkiye'ye dair hayallerimizi Pınarhisar'da somutlaştırdık. Gelecek vizyonumuzu burada şekillendirdik.

Ülkemizi 21 yılda tarihinin en büyük yatırımlarıyla buluşturduk. 81 vilayetimizin her birini eserlerimizle projelerimizle nakış nakış dokuduk. Milletimizin ayağına vurulan vesayet zincirlerini, kriz, kaos, darbe ve siyasi istikrarsızlık prangalarını tek tek parçaladık. Türkiye'yi sağlıktan ulaşıma, enerjiden eğitime, savunmadan turizme kadar her alanda başarıdan başarıya koşturduk.

“Seçim dönemleri kimileri için bol keseden, boş vaat dağıtma günleridir”

Bürokratik vesayetin takoz koyduğu, muhalefetin engel çıkardığı, marjinal örgütlerin sabote ettiği projelerimizi burada saymaya kalksak bitiremeyiz. Ama biz bu takoz siyasetine ve sabotaj siyasetine teslim olmadık. Bunlara rağmen ülkemiz ve milletimiz için en hayırlısı neyse onu yaptık. İnşallah bundan sonra da aynı şekilde yolumuza devam edeceğiz. Kiminle? Sizinle beraber. Aziz milletimize hizmetkar olmak için daha fazla ter dökeceğiz. Hedeflerimize ulaşmak için daha çok koşturacağız. Bunu da Kırklareli'nin desteğiyle hep beraber başaracağız.

Seçim dönemleri kimileri için bol keseden, boş vaat dağıtma günleridir. Bunların her seçim öncesi açtıkları bir vaat bohçası var. Doğruluğuna, yanlışlığına bakmadan buradan seçtikleri vaatleri, gittikleri yerlerde sağa sola savururlar. Çiftçiye ne dediler? Bedava traktör dediler. Şimdi soruyorum, çiftçi kardeşlerim size bedava traktörler geldi mi? Ne dediler, 'Suyu, elektriği, ulaşımı ücretsiz yapacağız.' Oldu mu? İşte İstanbul yanı başınızda. Ben İstanbulluyum. İstanbul'un büyükşehir belediye başkanlığını yaptım. Ama bunlar ne suyu ucuz, ne otobüsleri bedava, böyle bir şey yapmadılar. Ama biz dönemimizde bunları yaptık. Akıllarına gelen her şeyi söylerler. Hele bay bay Kemal bu işin piridir. Yalanda onun üzerine yok. Seçim bittikten sonra ne yapıyorlar? Vaat bohçasının ağzını bağlayıp sandığa koyuyorlar. Bir dahaki seçime kadar da milletin yüzüne bile bakmazlar. Bu eski Türkiye'nin siyasetçi modelidir, eski Türkiye'nin siyaset tarzıdır. Biz 2002'de bu siyaset anlayışına son verdik. Seçim meydanlarında ne diyorsak, neyi vadediyorsak, göreve gelince onu tek tek hayata geçiririz.

“Bay bay Kemal sen Londra'daki tefecilere git, avucunu yalayacaksın avucunu”

Bay bay Kemal ve ortaklarının,'Böyle bir gaz yok.' dedikleri Karadeniz doğal gazımızı getirdik. Şimdi evlere doğal gaz geldi mi?  Milletimizin kapısını tekrar çaldığımızda da önce karnemizi gösterdik, hesabımızı verdik, sonra da gelecek 5 yılda neler yapacağımızı anlattık. Bunlar son 21 yılda yaptıklarımız, tabii üzerinde bina edeceklerimiz. Böyle bay bay Kemal gibi Londra'daki tefecilerden para dilenmeyeceğiz. Öyle bay bay Kemal gibi ülkemiz ekonomisini tekrar IMF komiserlerine teslim etmeyeceğiz. Kardeşlerim, şurayı iyi dinleyin. Davos'tayız. O zaman bebecan benim bakanım. Ve IMF başkanıyla görüşme yapıyoruz. IMF başkanına dedim ki, 'Alacaklarınızı tahsil ediyor musunuz?' Evet. Ve o zaman 23,5 milyar dolar borcumuz var IMF'e. Dedim, 'Siz paranızı tahsil ediyorsanız Türkiye'nin başbakanı benim.' O zaman başbakanım. 'Siz Türkiye'nin siyasi geleceğine müdahale edemezsiniz.' Tabii sustu. Bebecan da kızardı, bozardı. Çünkü bunların öyle irade koyma kabiliyeti yok. Bunlar zavallı. Ve sene 2013'e geldik, 2013'te IMF'e borcumuzu bitirdik. Ama bay bay Kemal'in sözcüsü ve İP'in şu anda mensubu olan Merkez Bankası'nda bir ara sözde başkanlık yapmıştı. İkisi otel lobilerinde IMF ile görüştüler. Onlarla görüşerek bizim IMF'ye borçlanma tavsiyesi yaptılar. Bizim dedik, 'Böyle bir düşüklüğümüz, böyle bir ihtiyacımız yok.' O gün bugün, 2013, 2023, 10 sene... Biz, Allah kuruşu IMF'den almadık. Ne oldu? Türkiye çöktü mü?

“Milletimizin hangi meselesi varsa yine biz çözeriz”

Bay bay Kemal sen Londra'daki tefecilere git, avucunu yalayacaksın avucunu. Onlardan sana yar olmaz. Ama sen zaten seçim kazanamayacaksın ki. Sen ciddi manada zavallısın. Sana ne söylediler ki hemen aldandın, kalktın '3 milyar dolar Londra'daki tefecilerden para alacağım.'Bunlar esrarkeş, eroinkeş, bundan kazanım elde eden tefeciler. Bunun gibi bölücüler ve FETÖ'cülerle gizli gizli buluşup buluşup sözler vermeyecek, taviz vermeyecek, ülke ve millet düşmanlarıyla kol kola yürümeyeceğiz. Kendi kaynaklarımızı kullanacak kimseye boyun bükmeden, kimseye el açmadan, toplumumuzun refahını artıracağız.

Ülkemizin demokrasi ve kalkınma hamlelerini nasıl biz gerçekleştirdiysek, bugün de milletimizin hangi meselesi varsa yine biz çözeriz. Kira meselesini de çarşı pazarda kimi ürünlerde ortaya çıkan aşırı fiyat artışlarını da hal yoluna yine biz koyarız. Sözümüzü yerine getireceğimizin ispatı da şehirlerimize bugüne kadar kazandırdığımız hizmetlerdir.”


 

Editör: Selim Ercan