Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’de düzenlenen AK Parti Grup Toplantısı’na katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile Lübnan arasındaki ateşkes antlaşmasından memnuniyet duyduğunu söyledi.
Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde CHP'ye 'kreş ve teğmenler soruşturması' üzerinden yüklendi. Erdoğan, "Kreş, anaokulu açmanın kuralları bellidir. Her eğitim kurumunun uyması gereken standartlar vardır. Kimse 'kuralları takmıyorum, kanunlara uymuyorum' diyemez" ifadesini kullandı.
"Komutanlarının açık talimatlarına rağmen, disiplinsizlik yapan teğmenlerin yarın neler yapabileceklerini kim bilebilir?" sorusunu soran Erdoğan, "Kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir? CHP'nin orduya siyaset bulaştırma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor" dedi.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede tam bir mutabakat halinde olduklarını, uyum ve eş güdüm içinde hareket ettiklerini vurguladı.
“Ateşkesten memnuniyet duyuyoruz”
Erdoğan, 14 Ağustos 2001'den beri Yunus Emre misali gönüller yapmaya geldiklerini belirterek, sadece vatan toprakları üzerinde değil bölgeden başlayarak tüm dünyada barışın, huzurun, adaletin ve işbirliği ruhunun hakim olması için gece gündüz koşturduklarını söyledi.
"Türkiye, küresel siyasetin kutup başlarından biri olma rolünü günden güne güçlendirmektedir." diyen Erdoğan, "1000'inci gününü geride bırakan Rusya-Ukrayna Savaşı ve 14'üncü ayına ulaşan Gazze soykırımı dahil coğrafyamızdaki tüm krizlerin çözümü için yoğun çaba içindeyiz. İsrail ile Lübnan arasında bu sabah itibarıyla yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından memnuniyet duyuyoruz. Sahada sükunetin muhafazası noktasında tüm taraftarların, bilhassa da İsrail'in sorumluluklarını harfiyen yerine getirmesini bekliyoruz. Gazze'de katliamın durması ve kalıcı ateşkesin tesisi için Türkiye olarak her türlü katkıya hazır olduğumuzu ifade ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"Anaokulu, kreş ayrımını dahi bilmiyorlar"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığının, belediyelere, kendi uhdesinde olan anaokulu hizmetinin, işlettikleri kreşlerde verilemeyeceğini hatırlatan bir yazı gönderdiğini anımsatarak, bu hatırlatmanın kanuni bir zorunluluktan kaynaklandığına işaret etti. Bu ikazın yapılma mecburiyetinin gerisinde ise yine CHP'nin Anayasa Mahkemesine götürerek iptal ettirdiği bir düzenlemenin bulunduğunu anlatan Erdoğan, "Tıpkı öğrenci bursları meselesi gibi burada da CHP bizzat kendisinin müsebbibi olduğu bir konuda yine istismar siyasetine sarılıyor. Yazının belediyelere ulaşmasının ardından CHP Genel Başkanı ve kimi belediye başkanları meydanlara dökülüp abuk sabuk ifadelerle kendi akıllarınca bize meydan okuyor." sözlerini sarf etti.
Cehaletin tek başına katlanılabilir bir eksiklik olmasına karşın, cehaletle ukalalığın bir araya geldiğinde çekilmez bir hal aldığını kaydeden Erdoğan, "Son hadisede CHP'nin ve kimi belediye başkanlarının sergiledikleri tablo tam olarak budur. Bir ana muhalefet lideri ve onun yerine namzet isimler düşünün ki anaokulu, kreş ayrımını dahi bilmiyorlar. Bakanlıktan gelen yazıyı okumamışlar. Ama üzerine ahkam kesmede, 'engelleniyoruz' naraları atmakta maşallah mahirler. Hadi okudular, anladılar diyelim. Bu sefer de fıtratlarının ayrılmaz bir parçası haline gelen yalan ve iftira alışkanlığından kurtulamıyorlar." ifadesini kullandı.
Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk ve nizam devleti olduğuna işaret ederek, "Kreş, anaokulu, lise, üniversite açmanın kuralı bellidir. Her eğitim kurumunun uyması ve sahip olması gereken standartlar vardır. Kimse, 'Ben kuralları takmıyorum, kanunlara uymuyorum' diyemez. Siyasi fırsatçılık adına ailelerin, çocukların arkasına saklanacak kadar korkaklar, kifayetsizler, tam bir çaresizlik içindeler. Aslında bunların ciddiye alınacak hiçbir yanları yok ama biz ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz." görüşünü paylaştı.
"Bodoslama bir tavır içine girdiler"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı teğmenler hakkında başlatılan disiplin soruşturması hakkında da şu değerlendirmelerde bulundu:
"Benim birincilere diploma vermemin değerlendirmesini yapıyorlar. Birinci olmuş, huzurumuza getirilmiş, yapmam gereken nedir? Onların diplomalarını vermektir ama bunların disiplinsizlikle ilgili herhangi bir yanlışı varsa o da yine özellikle Harp Okullarının Yüksek Disiplin Kurulunun huzurumuza getirdiği bir neticedir. Biliyorsunuz, bunlar daha birkaç ay önce sosyal medyada bize hakaret ettiği için yargılanıp cezaevine konulan birisi konusunda da utanç verici bir yaygara kopardılar. Bu küfürbazı getirip protokole oturtacak kadar şuurlarını kaybettiler. Sonra bu kişi oklarını kendilerine çevirince apar topar, 'Bilmiyorduk, haberimiz yoktu' yollu açıklamalarla tornistan ettiler. Millete ve milletin inanç değerlerine hakaret eden kim varsa en büyük destekçisi, hamisi, koruyucusu bilin ki CHP'dir. Disiplinsizlik suçlamasıyla disiplin kuruluna sevk edilen teğmenlerle ilgili de önünü arkasını düşünmeden bodoslama bir tavır içine girdiler. Halbuki disiplin elbette her yerde lazımdır. Ama söz konusu Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunda hayati öneme sahiptir. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda komutanlarından değil, Pensilvanya'dan emir alan asker elbisesi giymiş militanların ülkeyi nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğini hep birlikte yaşayıp gördük. Komutanlarının açık talimatlarına rağmen disiplinsizlik yapan teğmenlerin yarın neler yapabileceklerini kim bilebilir?"
"Disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 1960 darbesini, 1971 muhtırasını, 1980 darbesinin zulmünü, 1997 postmodern muhtırasının ayıbını gördüğünü vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"15 Temmuz'da milletin sinesine çarpıp yenilmeselerdi, darbecilerin ülkeyi nasıl bir iç savaş iklimine sürükleyeceklerini bilmeyen var mı? Tüm bu hakikatler gün gibi ortada dururken kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir? Allah aşkına bu nasıl bir şuursuzluktur? CHP'nin tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyaset bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor. Burada şunu çok net ifade etmek isterim; milletimizin göz bebeği olan ordumuzun yıpratılmasına da siyasi emeller uğruna provoke edilmesine de eyvallah demeyiz. Bu ordu bir zümrenin, bir partinin değil, milletin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri, Peygamber Ocağı'dır. Milletimizin gurur kaynağıdır. Bu ordu yüzyıllardır, 'Allah Allah' nidalarıyla cenk meydanlarını coşturan, 'ölürsem şehit, kalırsam gazi' şuuruyla şehadete koşan serdengeçtilerin, yiğitlerin, ölümü öldüren kahramanların ordusudur."
Milletin, 15 Temmuz 2016'da FETÖ'cü hainlere karşı verdiği destansı direnişle sokaklarda, meydanlarda kurduğu Cumhur İttifakı'nın badireler atlatarak bugünlere ulaştığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Geçtiğimiz haftalarda MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin, kendisinin ve partisinin yarım asrı aşkın siyasi kariyerini ortaya koyarak yaptığı cesur çağrının Cumhur İttifakı'na şaşı bakanların iştihanı kabarttığını görüyorum. Bu içten pazarlıklı tipler, hep olduğu gibi yine hüsrana uğradılar. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 14 Kasım'da yaptığımız görüşme dahil her istişaremizde Sayın Bahçeli ile sadece iç siyasete değil dış politikaya dair pek çok konuyu samimiyetle ele alıyor, fikir teatisinde bulunuyoruz. Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli ile tam bir mutabakat halindeyiz, uyum ve eş güdüm içinde hareket ediyoruz. Her zaman söylediğim gibi, Cumhur İttifakı'mız yoluna, Necip Fazıl üstadın o veciz ifadesinde anlamını bulan ruhla, pekleşerek devam ediyor."
"Meseleyi tüm yönleriyle ele alıyoruz"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, temsilcisi olduğu misyon adına cesur ve ezberleri bozan teklif ortaya koyduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları ifade etti:
"Biz de milletimizin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetme sorumluluğunu verdiği Cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi siyasi, sosyal, bölgesel sonuçlarıyla birlikte tüm yönleriyle ele alıyoruz. Kurumlarımız değerlendirmelerimize zemin teşkil edecek çalışmaları hiçbir detayı atlamadan, 'efradını cami ağyarını mani' bir anlayışla, devlet ciddiyeti ve büyük bir hassasiyetle yürütüyor. Bunu da kumarbazlara özgü 'el artıyorum' sorumsuzluğuyla değil omuzlarımızda taşıdığımız yükün ağırlığının gerektirdiği titizlikle, sükunet ve soğukkanlılıkla yapıyoruz."
Milletin başına 40 yıldır musallat edilen terör belasını tüm imkanları ve araçları kullanarak bertaraf etmekte kararlı olduklarını kaydeden Erdoğan, "Türkler ile Kürtler arasına örülmek istenen terör duvarını yıkıp atacağız. Evlatlarımıza, terörün olmadığı, şiddetin olmadığı, sırtını silaha ve dağa yaslayan terör destekli siyasetin olmadığı bir Türkiye teslim edeceğiz. Bu hedefimizde samimiyiz, kararlıyız. Hep söylediğim gibi terör örgütü küresel güçlerin tetikçisi, taşeronu, paralı askeri, aparatı rolünden vazgeçmediği sürece nerede olursa olsun başını ezmeyi sürdüreceğiz." diye konuştu.
Erdoğan, terör örgütünün siyasi uzantısı olarak hareket eden partinin, örgütün güdümünden kurtularak Türkiye partisi olma yönünde somut ve ikna edici irade sergilemediğinde maşeri vicdanda ve hukuk önünde hesap vermeye devam edeceğine işaret etti.
Bunu seçim meydanlarında da söylediğini aktaran Erdoğan, bunun gizli, saklı bir şey olmadığını belirtti.
"Yedeğine terör örgütünü alarak hiç kimse siyasetçilik oynayamaz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğer hukuk devleti ilkelerine uyarsanız biz iktidar olarak sizinle uğraşmayız" dediklerini anlatarak, "Ama bunlar ne yazık ki terör örgütünün mensuplarını belediyelere yerleştirme gayretinde olunca hukuk, yargı, ne yapacak sizi hesaba çekecek. Meşru sınırlar içinde kalmak şartıyla ülkemizde sivil siyasetin önü ardına kadar açılmışken yedeğine terör örgütünü alarak hiç kimse siyasetçilik oynayamaz." şeklinde konuştu.
Devlet Bahçeli'nin, Cumhur İttifakı'nın ortak siyasi vizyonunu yansıtan tarihi çağrısından sonra Kandil'den ve DEM Parti'den gelen açıklamaların, her iki yapının da aynı kafada olduğuna işaret ettiğini dile getiren Erdoğan, "Bu kafanın mutlaka değişmesi gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Açık konuşmak gerekirse karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Tüm bu zorluklarına rağmen ülkemizin milli güvenlik ve diplomasi öncelikleri çerçevesinde sadece bugüne değil geleceğe odaklanan uzun menzilli bir perspektifle neler yapılabileceğini mütalaa ediyoruz. Geçmişte ne dedim? 'Silahları gömeceksiniz, silahları gömdüğünüz anda bizim için her şey sizlerin önünü açmaktır ama siz silahları gömmez, hala her yerde bombaları patlatmaya devam edersiniz bu devletin eli de sizin omuzunuzda olacaktır. Bölgemiz kan deryasına dönmüşken devletimizin her türlü riske karşı gerekli tedbirleri alması 85 milyona ve gelecek nesillere karşı vazifesidir. Milletimiz müsterih olsun, bu tartışmaların hiçbiri de terörle mücadelemizde en küçük zafiyete yol açmayacaktır."
Terörle mücadelenin son terörist ortadan kaldırılıncaya kadar devam edeceğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ülkemizin güney sınırlarını Akdeniz'den İran hududuna kadar uzanan bir güvenlik kuşağıyla terör örgütlerinin tehditlerinden arındırma projemizi adım adım sonuçlandıracağız. İnşallah önümüzdeki yıl hem diplomatik hem askeri yöntemlerle bu konuda yeni kazanımları ülkemizin kar hanesine ekleyeceğiz. Terör örgütünün son dönemde Suriye sahasında yoğunlaşan saldırıları kendisini bekleyen acı akıbeti görüyor olmasından kaynaklanıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, kimleri arkalarına alırlarsa alsınlar, sınırlarımızda bir terör yapısı kurulmasına izin vermeyeceğiz. Bunları yaparken ülkemizi terör yanlışından kalıcı olarak kurtaracak alternatif yöntemleri gündemimizde tutmaktan da geri durmayacağız. Cumhur İttifakı olarak omuz omuza vererek terörsüz Türkiye idealini inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz."