Beyin ve Sinir Cerrahisi (Nöroşirürji) Uzmanı Op. Dr. Ercan Kaya, duruş bozukluklarının yapısal ve yapısal olmayan olarak ikiye ayrıldığını açıkladı. Yapısal olmayan duruş bozukluklarının genellikle yanlış oturma alışkanlıkları, ağır sırt çantaları veya kas dengesizliklerinden kaynaklandığını ifade eden Kaya, bu tür bozuklukların doğru duruş alışkanlıkları, düzenli egzersizler ve yaşam tarzı değişiklikleriyle düzeltilebileceğini söyledi. Yapısal duruş bozukluklarının ise omurga yapısındaki kalıcı değişikliklerden kaynaklandığını vurgulayan Kaya, bu grupta en sık karşılaşılan sorunun skolyoz olduğunu belirtti.
Skolyoz, omurganın eğriliği anlamına geliyor
Skolyozun, omurganın sağa veya sola doğru, "S" veya "C" şeklinde anormal bir eğrilik göstermesi durumu olduğunu dile getiren Op. Dr. Kaya, omurların kendi ekseni etrafında dönmesiyle sırtın asimetrik bir görünüm almasına yol açtığını söyledi. En yaygın türü olan Adölesan İdiopatik Skolyoz'un (AIS) ergenlik döneminde ortaya çıktığını belirten Kaya, diğer skolyoz türleri arasında doğumsal anomalilerden kaynaklanan konjenital skolyoz, sinir-kas hastalıklarına bağlı nöromüsküler skolyoz ve 10 yaş öncesinde görülen erken başlangıçlı skolyozun yer aldığını aktardı.
Genetik faktörler rol oynuyor
Adölesan idiopatik skolyozun kesin nedeninin tam olarak bilinmediğini, ancak genetik faktörlerin önemli bir rol oynadığının düşünüldüğünü belirten Op. Dr. Kaya, ailede skolyoz öyküsü olan çocuklarda riskin daha yüksek olduğunu söyledi. Hormonal değişiklikler, sinir-kas dengesizlikleri ve hızlı büyüme döneminde omurganın dengede kalmakta zorlanmasının da olası nedenler arasında yer aldığını ifade etti.
Belirtilere dikkat edilmeli
Skolyozun belirgin bir ağrıya yol açmadığı için ilerleyişinin fark edilmeyebileceğine değinen Op. Dr. Kaya, skolyozda görülebilecek belirtileri şöyle sıraladı:
- Omuzların, kalçaların veya kürek kemiklerinin asimetrik duruşu
- Bir omuzun diğerinden daha yüksek olması
- Bel çizgisinin dengesiz görünmesi
- Öne eğilme sırasında sırtta bir çıkıntının fark edilmesi
10-18 yaş aralığı riskli dönem
Adölesan idiopatik skolyozun en sık ergenlik döneminde, yani 10-18 yaş arasında ortaya çıktığını belirten Op. Dr. Kaya, bu yaş aralığının hızlı büyüme ataklarının yaşandığı dönem olduğunu, bu nedenle omurganın dengede kalmakta zorlanmasının eğriliğin ilerleme riskini artırabileceğini söyledi. Kız çocuklarında hem görülme sıklığının hem de eğrilik derecesinin ilerleme riskinin erkeklere kıyasla daha yüksek olduğunu açıkladı.
Teşhis süreci nasıl ilerliyor?
Skolyozun kendiliğinden düzelmediğini ve doğrudan önleme yöntemlerinin olmadığını vurgulayan Op. Dr. Kaya, erken teşhis edilen ve doğru şekilde tedavi edilen vakalarda eğriliğin cerrahi müdahaleye gerek kalmadan kontrol altına alınabileceğini belirtti. Teşhisin, muayene ve görüntüleme yöntemleri ile konulduğunu ifade eden Kaya, hekimin çocuğun omuz, kalça ve bel hizasını kontrol ettiğini, öne eğilme ile omurgadaki asimetrilerin gözlemlendiğini söyledi. Skolyozun kesin teşhisi ve eğrilik derecesinin ölçülmesi için röntgen çekildiğini, gerek görülen bazı hastalarda omuriliği değerlendirmek için MR da çekilebileceğini aktardı.
Tedavi yöntemleri nelerdir?
Tedavinin, eğriliğin derecesine, çocuğun yaşına ve büyüme potansiyeline göre değiştiğini söyleyen Op. Dr. Kaya, her aşamada fizik tedaviyle desteklenmekle birlikte; hafif skolyoz vakalarının düzenli kontrollerle takip edildiğini, orta dereceli eğriliklerde omurganın eğrilik derecesinin ilerlemesini önlemek için skolyoz korsesi kullanıldığını, ileri skolyoz vakalarında ise omurganın düzeltilmesi için cerrahi operasyon gerektiğini belirtti.
Ailelerin, çocuklarının sırtını düzenli olarak çıplak vaziyette hem dik hem de öne doğru eğilmiş halde gözlemlemeleri gerektiğini söyleyen Op. Dr. Kaya, omurgasının düz bir hat üzerinde olup olmadığını ve belirtilerin olup olmadığını kontrol etmeleri gerektiğini, herhangi bir asimetri fark ettiklerinde bir omurga cerrahına başvurmaları gerektiğini ifade etti.