Gazze bizim için insanlık davasıdır. Bu davaya sahip çıkmak insan olmanın gereğidir. Eğer Gazze’de Müslüman Filistin halkı değil de, Hristiyan ya da Musevi bir topluluğa aynı zulmü bir başkası yapmış olsaydı; bizim bu zulmün kimden geldiğine bakmaksızın mazlumdan yana, zalime karşı olmamız gerekirdi.

Allah öyle buyurdu: Bir kavme olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemeli. Yaşadığımız zaman, mekan, kişi ve olaylar karşısında adil şahitlik görevimiz var.

Kaldı ki, Gazze halkı bizim din kardeşimiz.

Elbette Filistin halkının işgal edilmiş topraklarının iadesi, dünyaya dağılmış olan Filistin halkının kendi yurtlarına geri dönme hakkını da sonuna kadar destekliyoruz.

Gazze konusu bizim için din davasıdır. Gazze bir halkın sadece kendi ülkesi için verdiği bir mücadele değil. Onlar “milli devlet” idealinin ötesinde Kudüs ve Mescid-i Aksa için mücadele ediyor.

Mescid-i Aksa İsra’nın gerçekleştiği, namazın farz kılındığı bir makamdır. Orası bizim ilk kıblemizdir. Kaldı ki biz, Hz. Musa’nın, Hz. Süleyman’ın, Hz. İsa’nın Risalet’ine iman etmiş ve onların manevi mirasçısı olan bir ümmetiz.

Gazze halkı bizim din kardeşimizdir. Onların savundukları coğrafyanın en geniş sınırlarında, yani “vahiy coğrafyası” olan “Arz-ı Mev’ud coğrafyası” bizim ülkemizin güneyini kaplayan bir coğrafyadır. Arz-ı Mev’ud’un doğu sınırı olan Fırat bizim coğrafyamızdan doğar.

Mescid-i Aksa’ya nazire olarak yapılan Ayasofya, İstanbul’dadır ve İstanbul Kudüs’ün kardeş şehridir. Biz İstanbul’dan kıbleye döndüğümüzde aynı zamanda Mescid-i Aksa’ya dönmüş oluyoruz.

Gazze bizim için tarih davasıdır. Gazze İslam tarihi açısından olduğu gibi, Osmanlı tarihinin bir parçası olması itibarı ile de bizim için ayrı bir öneme sahiptir.

Hatta Cumhuriyete giden yolda, kurtuluş savaşında ilk kurşun Filistin ve Lazkiye bölgesini işgal eden İngiliz ve Fransızların yayılma planı içinde Fransız askerlerinin Hatay üzerinden Dörtyol’a girişlerinde karşılaştıkları halk direnişinde sıkıldı Kurtuluş savaşının İLK KURŞUN’u.

Osmanlı döneminde Filistin içinde Kudüs ve Mescid-i Aksa’dan sonra tarihi olarak bizim için Gazze’nin her zaman ayrı bir yeri vardı. Bugün Gazze direnişinin sembol ismi İzzeddin Kassam, Çanakkale’de İngilizlere karşı Siyon Katır Birliği’ne yönelik olarak, Filistin’den gelen gönüllü Arap kökenli Osmanlıların komutanı idi. Daha sonra İngilizler ve Fransızlar Çanakkale’den ayrılıp Filistin’de bir cephe açtıklarında, Siyon Katır Birliği Gazze’den saldırdığında da İzzeddin Kasam Osmanlıların safında onlara karşı savaştı.

Aslında bu savaş o savaşın devamıdır.

Çanakkale’de İngilizlerin komuta gemisinin adı Goliath’dı. Goliath aslında tanrı-kral bir zalimdi. Hz. Davud Talud’un ordusunda Caluda/Goliath’a karşı cephedeydi ve o tanrı kral Goliath’ı elindeki sapanı ile cehenneme gönderdi. Bugün o sapan Filistinli gençlerin elinde. Siyonistler aslında Goliath’ın askerleri, Filistinliler, Davud aleyhisselamın da içinde bulunduğu Talud’un askerleri.

Goliath’ı Çanakkale’de bizim Muavenet gemisi batırdı. ABD İngilizlerin intikamıydı Ege’de NATO tatbikatında aldı. Saratoga’dan fırlatılan güdümlü füzelerle vurdular Muaveneti. Çanakkale savaşı bugün hala Gazze’de devam ediyor. Gazze’li Müslümanlar, bugün Hz. Davud’un, Hz. Süleyman’ın davasının davacısı olarak oradalar, çağdaş Goliath’ın Siyonist askerlerine karşı.

100 yıl gibi bir süre önce biz Filistin’le tek devlettik. Osmanlı yıkılmadan önce güney sınırlarımızın illeri Halep eyaletine bağlı idi. Tapularımız, nüfus kayıtlarımız orada tutulurdu. Nasıl oldu ise hepsini unuttuk.

Gazze bizim için gelecek davasıdır. Yiğit düştüğü yerden kalkar. Kaybettiklerimizi kazanacaksak bir gün, bu coğrafyada yaşananları iyi bilmek zorundayız. Bugün ırmak yatağını arıyor. İsrail halkı asırlar önceki yurtlarına dönmek için bu mücadeleyi veriyorsa; Filistin halkının geçmişlerini unutacağını mı sanıyorlar?

İsrail’in gelecek senaryosunda Arzı Mev’ud coğrafyası da var, Hazara’da da var Karay birliği de var… Eğer bugün bunları durduramazsak, yarın Gazzeli çocukların başına gelenler, bizim de başımıza gelebilir.

Bu coğrafya, kıyamet savaşının gerçekleşeceği coğrafyadır. Mehdiyet, mesihiyet tartışmalarının zemini bu coğrafyadır. Bu anlamda bu coğrafyanın kaderi, aynı zamanda bu topraklarda yaşayanların kaderidir. “Tanrıyı kıyamete zorlamak”tan bahsedenlerin emelleri var bu coğrafya üzerinde. Kıyamet teolojisi ile ilgili beklenen olayların hepsinin merkezinde bu coğrafya var.

Yahudiler Meşiah’ı bekliyor. Süleyman Mabedi’nin yeniden inşasından söz ediyorlar. Emanet sandığının peşindeler. Hristiyanlar Mesih’i bekliyor. Bir de Anti Chirist beklentileri var. Müslümanlar da; Şiiler ayrı, Sünniler ayrı bir Mehdi bekliyor. Deccal beklentisi var.

Kur’an-ı Kerim’de söz edilen Dabbet-ül Arz ve Yecüc Mecüc beklentisi var.

Geleceğin tarihi bu coğrafyada yazılacak. Ama ne yazık ki, siyasilerin çoğu bu Teo Politik ve Teo Stratejik konulardan habersizler.

Hz. Adem bu bölgede yaşadı, Hz. Nuh da, Hz. İbrahim de. İnsanlık tarihi burada başladığı gibi yine burada sona erecek.

Bizler alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz ama üzerinde yaşadığımız coğrafyanın tarihinden haberimiz olmadığı gibi, gelecekte yaşanacak şeyler konusunda da bilgi sahibi değiliz.

Oysa kıyametle ilgili hadislerde buradan söz edilir. Yuhanna vahyi ya da Enok’un kitabında da bu coğrafyada olacaklardan söz edilir.

Bugün Gazze’de yaşananlar bizi dünya hayatının başlangıcı ve sonu üzerinde düşünmeye sevk etmeli. Gazze ‘de yaşananlar Filistin halkının kaderinin bir yansımasından öte, insanlığın kader çizgisinin izlerini taşıyan bir coğrafya.

Gazze’yi doğru okuyup anlamayan ve buradan çıkarttığı derslerle sorumluluklarını kuşanmayanlar, tarihin dişlileri arasında ezilmeye mahkûmdur.

Gazze bizim için ders olmalı.

Gazze bu haliyle bizim için bir cihat ve şehadet mektebi oldu. İnsanlığın vicdanını harekete geçiren bir Sur’a dönüştü. Gazzeli annelerin çığlığı dünyadaki tüm insanların vicdanında yankılandı. Gazze hakka, hayra, cesarete, insanca yaşama onuruna sahip çıkma adına bütün insanlığa kanla yazılan bir davet mektubuna döndü. Gazzeli çocukların kanı, yaşayan ölüler için bir hayat iksiri oldu. Gazze’yi doğru okumayanlar ise, gözleri olup görmeyenler, kulakları olup duymayanlar, kalpleri olup hissetmeyenler var ya, onlar için ise lanet ve gazap vesilesi olacak.

Gazze dramı karşısında sessiz kalan içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak etme Allah’ım! Ve bizim ellerimizle cezalandır zalimleri ve bizim ellerimizle yardım et mazlumlara!

Gazze direnişi bu dünya hayatı için olduğu kadar ahiret hayatı için de bize çok şey anlatır. Tabi anlamak isteyene… Anlayana Gazze büyük bir ders, anlamayana patlayan bombalar bile az.

Selam ve dua ile…