Saadet Partisiyle Meclis’te ortak grup oluşturan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, yeni yasama yılının ilk toplantısında konuştu.
Davutoğlu, "Bizim kardeşlerimiz konuştuklarında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Millet adına konuşacağız, ezilenler adına konuşacağız, evine ekmek götüremeyen anneler babalar adına konuşacağız, ayın sonunu değil haftanın sonunu getiremeyen emekliler adına konuşacağız, Türkiye'nin dışına bi an önce gitmek isteyen gençlerimiz adına konuşacağız" dedi.
Hiçbir şeyin 'eskisi gibi olmayacağını' vurgulayan Davutoğlu, ''Neden çekiniyorlar? Biliyorlar ki bizim muhalefetimiz onların ki gibi olmayacak. Çünkü biliyorlar ki onların şu ana kadar hamasetle aldattığı kitlelere dönük olarak bizim arkadaşlarımız bizim kardeşlerimiz konuştuklarında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Millet adına konuşacağız, ezilenler adına konuşacağız, evine ekmek götüremeyen anneler babalar adına konuşacağız, ayın sonunu değil haftanın sonunu getiremeyen emekliler adına konuşacağız, Türkiye'nin dışına bi an önce gitmek isteyen gençlerimiz adına konuşacağız, ecdad adına konuşacağız, gelecek nesiller adına konuşacağız. Bunu engelleyemeyeceksiniz'' diye konuştu.
Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkan satır başlıkları şöyle:
''1 Ekim günü Meclis salonuna girdiğimde salonu bütünüyle gözden geçirdiğimde bir neslin sınavını derinden yaşadım. Cumhuriyet'in 100'üncü yılında yaşıyor olmak üzerimize ağır bir sorumluluk getiriyor. Bana ayrılan yere oturduğumda Meclis kürsüsünde lise yıllarından beri tanıdığım ve hayatın her aşamasında birlikte olduğum bir kardeşim vardı. TBMM Başkanı olarak, sağımda ve solumda 6 eski Meclis Başkanı vardı. Son dönemlerde 20 yıl içinde değişik vesilelerle birlikte siyaset yaptığımız, hepsiyle hayat serüvenimizin kesiştiği, karşıma baktığımda bakanlar ve milletvekilleri vardı. Kimisi öğrencim olmuş, kimisi mesai harcadığımız, kimisi bize karşı komplo kurmakla televizyonlarda övünmüş ama çoğu hala eminim vicdanlarında bizim davamıza hak veren arkadaşlarımız.
Ve kürsüde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı vardı. Yıllarca omuz omuza verdiğimiz nice ateş çemberinden birlikte geçtiğimiz Somali'den tsunami dolayısıyla Endonezya, Doğu Asya, Afrika işlerinden Orta Asya, Brüksel'in NATO koridorlarından New York'taki BM koridorlarına Irak Savaşı'ndan Lübnan Savaşı'na Gazze direnişinden Gürcistan savaşına one minute gecesinden 27 Nisan e muhtırası ilan edilen geceye kadar nice ateş çemberinde birlikte olduğumuz.
Üzüldüm, yorgun olduğu anlaşılıyordu. Omuzlarında ağır bir yük var ama geçmişte bu yükü kendisiyle paylaşmak için her türlü fedakarlığı yapmış nitelikli ve ahlaklı kadroları kendisi dışlamıştır. Konuşması çelişkilerle doluydu. Yüreğimde derin bir sızı hissettim. Salondaki AK Parti kitlesi benim hayat boyu birlikte bir çok vehcede beraber olduğumuz arkadaşlarımız 'bugünkü toplum tablosundan acaba memnunlar mı?' diye düşündüm. Ben bu sorumluluğu üzerimde taşımamakla birlikte gece uykularım kaçarken 'acaba onlar yastığa başlarını koyduklarında uyuyabiliyorlar mı?' diye düşündüm.
Türkiye'deki kutuplaşmanın yegane ilacı yegane engelleme yolu farklı mahallelerde olan ve birbirine kutuplaşma sebebiyle soğuk bakan kitlelerin yakınlaşmasıdır. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun TC. vatandaşı unvanı taşıyan herkes azizdir, herkes onurludur, herkes saygıya layıktır.
Muhalefet tarafından gönül kıran tanımlamalarla karşılaştık. Bize dönük aldatma suçlamasında bulunanlar, gizli protokollerin varlığına rağmen bizi itham etmeye kalkıp bir yük olarak bir yara olarak görenler var.
Türkiye şu anda dünyada faiz uygulamasında dördüncü. Hani Nas'a dayalı olarak faizle mücadele ettiğini söyleyen bir iktidar döneminde dünyada en yüksek faiz ödenen dördüncü ülke biziz. Enflasyonda dünyada Sudan'dan sonra altıncıyız.
''Dünyada en fazla suç örgütü barındıran 14'üncü ülkeyiz''
Bugün alnı secdeye değen insanların yönettiğini iddia ettikleri ülkenin dünya suç istatistiğindeki yeri nedir biliyor musunuz? Dünyada en fazla suç örgütü barındıran 14'üncü ülkeyiz ve Avrupa'da birinci ülkeyiz. Bize sadece alnı secdeye değenler değil, vicdanı, yüreği secdeye değen nesiller lazım.
Ekonomide akılcı politikalar dedikleri bir kayyım yönetimidir. Kaynaklarını damat bakan ve eski ekibin tükettiği kamu kaynaklarını, artık geri ödenemeyen borçların geri ödemesini sağlamak üzere halkın tepesine binmek, cüzdanına ortak olmak, rızkını aşını çalmak üzere kurulan bir düzendir.
''Türkiye gelir adaleti dağılımında dünyanın en kötü ülkelerinden biridir''
Türkiye gelir adaleti dağılımında dünyanın en kötü ülkelerinden biridir. 850 bin kişi milli gelirin yüzde 41'ini alıyor. Geri kalan 84 milyon 150 bin kişi kalan yüzde 60'ı paylaşıyor. İşçinin emekçinin çiftçinin cebinden Kur Korumalı Mevduat adı altında faizcilere kaynak aktarılıyor. Bu eşitsizlikler hem faiz hem de yolsuzluklar üzerinden sağlanıyor. Bunlar toplumun tüm servetini yüzde 1'lik kesime aktardılar. O kesim AB standartlarında yaşıyor. Geri kalan ise Afrika'daki çat standardında yaşıyor. Getirdikleri tablo bu.
New York'taki o resim sayım cumhurbaşkanı için bir zillet resmidir. Mavi Marmara şehitlerinin kanını elinde tutanların elini sıkanlara söylüyorum. Dış mihrak yok, bir tek iç mihrak var. O da cehalet, ahlaksızlık, yolsuzluk, israf, kul hakkını unutmak.
''Devletimizi ahtapot gibi sarmış olan çetelere karşı kim mücadele verirse onun yanındayız''
Bir İçişleri Bakanı gitti diğeri geldi. Sanki ülkede devrim oldu. Sanki büyük bir iktidar değişikliği oldu da her şey değişmiş gibi bir tablo. Yeni İçişleri Bakanı organize suç örgütlerine karşı harekete geçti. Genel başkan olarak ilk günden söyledim; devletimizi ahtapot gibi sarmış olan çetelere karşı kim mücadele verirse onun yanındayız. Kim o çetelerle resim çektirmişse onun da karşısındayız.
Bahçeli "Kimse bakanlar arasına fitne sokmaya kalkışmasın" diyor. Soylu'nun büyüttüğü beslediği ebabil gibi kutsal bir kavramı da kullanan Pelikan Çetesi'ne sorsun. Sayın Bahçeli, eğer korkunuz iş Sinan Ateş cinayetine gelecek olması ise oraya da gelecek hiç merak etmeyin.
Milli Eğitim Bakanı'nın yerine gelen çok çarpıcı bir ifade kullandı "Mülakatlar mülakat gibi olacak". Yani demek istedi ki bundan önceki bakan mülakatları tiyatro gibi yapıyordu. Cumhurbaşkanı AİHM ile ilgili ağır ithamlarda bulundu. Başörtüsü davası olduğunda biz o mahkemeye gitmiştik. Anayasanın 90'ıncı açık hükmüne rağmen o hükmü çiğneyecek yorumlarda bulundu. Sonrada anayasa yapalım dedi. Biz size nasıl güveneceğiz sayın Cumhurbaşkanı? Niyetiniz yerel seçimlere kadar anayasa görüntüsü altında milletin açlığını susuzluğunu cefasını eziyetini hissettirmeden sabah-akşam televizyonu açacaksınız 'anayasa komisyonu toplandı' gece paralı yorumcularınız 'anayasanın bilmem neresinde ne oldu?' diyecek. Bu arada artan zamlar, açlık gündeme gelmeyecek.